Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

AKP'li akademisyene haksızlık yapılmış/mış...

“Ana be” demiş oğlu, dul annesine... “Kaç kere evlendin?”...

“Aaaaahhh ahhhh!” diye söze başlamış dul anne ve başlamış saymaya...

“Ali ile Veli... İki de ondan evveli... Hamza, Recep, Şaban, bir de rahmetli baban...” Sonra da derin bir iç çekmiş: “Anan koca yüzü mü gördü be kızanım...”...



“Beni hiç konuşturmuyorsunuz, yayından gidiyorum” diyerek program yöneticisi Didem Aslan Yılmaz’ı azarladıktan sonra stüdyoyu terk eden AKP’li Akademisyen Prof. Dr. Mehmet Çilingiroğlu, o programda 45 dakika konuşmuş...



Diğer katılımcıların söz aldıkları süre ise şöyle:
Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan: 20 dk.
Prof. Dr. İlyas Dökmetaş: 18 dk.
Prof. Dr. Derya Uludüz: 12 dk...




Aynı efendi daha sonra CNNTÜRK’e davet edilmiş...

Belli ki Ahmet Hakan düşman (!) çatlatmak istemiş...

Ancak...

Orada da papağanları kıskandıran Çilingiroğlu, görevli olduğu KOÇ Üniversitesi’nden sosyal medya mesajı ile kovulduğunu öğrenmiş...



Bi güldüm bi güldüm...

Halbuki adamcağız mikrofon yüzü mü görmüştü ki?...

Diğerleri 12 – 20 dakika kadar ancak konuşurken...

O sadece 45 dakika gevezelik edebilmişti...



Oysa ve ne de olsa, arkadaş AKP’li...

Tabii ki diğerleriyle bir tutulmamalı...

Gerekirse tek başına çağrılmalı...

Program sunucusu odasına çekilmeli ve...

Beyefendi tek başına en az 23 saat 45 dakika konuşmalı...

Ki...

Erdoğan’ın başarılarını ancak anlatabilsin...



NOT:

Konuşma sürelerini Sevilay’ın (Yılman) Habertürk.com’daki köşesinden alıntıladım.

Kendisine teşekkür ederim...

BENİMKİ SADECE SEZGİ...


Acaba, Erdoğan banka mevduatlarına el koyma hazırlığı mı yapıyor?..

Nereden mi çıkardım?..

Tekalifi Milliye Emirlerinden söz etti de ondan...



Peki ne demek istemiş olabilir?..

Muhalefete:

“Madem Atatürkçüsünüz samimiyetinizi görelim...

Gazi Mustafa Kemal, Tekalifi Milliye Kanunu çıkarmıştı, biz de çıkaracağız destek verin” demek istemiş olabilir mesela...



Oysa...

Herkes biliyor ki Erdoğan çocukluk yıllarından beri Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü hiç sevmedi...

Ceza kanunlarından çekindiği için kendisi doğrudan hareket edemeyince...

Vardı ya hani fesli bir dümbük...

Ona küfrettirdi...

Sonra da aynı dümbüğü Cumhurbaşkanlığı Sarayında sağ yanına oturtup taltif etti...



Yani canlarım...

Oportünistliği ile tanınan Erdoğan bugünlerde Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı yıllarında uyguladığı Tekalifi Milliye Emirleri’ni istismar edecek gibi...



Bu konuda bir şey mi duydum?..

Bu bir bilgi mi?..

Hayır...

Sarayda adamım da kadınım da yok...

Benimki sadece sezgi...

Ve tabi ki öngörü...

KURTARDIĞI İÇİNMİŞ...


Ünlü doktorlarımızdan biri (Yaşı 60’ın altında) bir arkadaşıyla Nişantaşı’da yürüyordu...

Birden arkadaşının koluna girdi...

Usulca, “Gel şu ara sokağa sapalım” dedi...

“Neden?” diye sordu arkadaşı...

“Karşıdan gelen genç kadının kocasını koronadan tedavi ettiydim de...”?..

“Adamı kurtaramadın mı yoksa?...”

“Aksine, kurtardım...”

NİŞANTAŞI’DAN ÖYLE GÖRÜNÜYOR


Ülkenin Cumhurbaşkanı adeta “Battık, batıyoruz!” diye feryat ediyor...

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı yıllarında uygulamak
zorunda kaldığı Tekalifi Milliye Emirleri’ne muhtaç kaldığımızı haykırıyor ama...

Dünürlerin gazetelerinde (Demirören ve Turkuaz medya) “Tık yok”...



Mesela Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan...

Bir ekonomi tablosu çizdi cumartesi günü ki...

“Vaaaauuuvvvv” yani...



“Oğlum Memduh” dedim kendi kendime... “Sen kendini Bangladeş’te sanıyorsun galiba ama bak gör işte... Erdoğan’ın ünlü köşe yazarı Ahmet’in anlattığı Türkiye, Lüksemburg’a beş çeker...”



Valla yaaa...

Aynen öyle anlatıyor Ahmet...

Sonra bir kez daha düşündüm...

Nişantaşı’dan öyle görünüyor demek ki...

Ve...

Ahmet, medyanın dünürlerine çok güveniyor belli ki...

SONRASI ALLAH KERİM


Bir dostu Sokrat’a sordu:

“Evlensem mi, evlenmesem mi?..”

“Fark etmez” dedi filozof... “Neye karar verirsen ver on yıl sonra her halükârda pişman olacaksın”...



Cemaatin en önde gelen yazarlarındandı...

Hatta sözcüsü olarak biliniyordu...

Bir gün telefonda sordu:

“Yıllarımı verdim ama şimdi zor durumdayım... İktidar tarafına mı geçsem burada mı kalsam?”...



Sokrat’ın anekdotunu hatırlattım ve şöyle dedim:

“Bence iktidardan yana geç, hiç olmazsa on yıl rahat edersin... On yıl sonra da yeni iktidarın yanına geçer eski dostlarınla el ele yürürsün...”...



Arkadaş benim o gün söylediklerimi hatırlatıyormuş yakın çevresindekilere...

“Haklıymış... Daha on yıl olmadı... Üç yıllık baharımız kaldı önümüzde... Sonrası Allah kerim...” diyormuş...

ŞEYMA’NIN TADINI ALDI


Sevgili Cüneyt (Özdemir) Şeyma’nın tadını aldı...

Sık sık “Bayram değil seyran değil” misali Şeyma’yı konuşuyor...

“Şeyma” yazdığı an videonun kapağında, 800 bin izleyici garanti...



Sevgilime söyledim bunu...

“Amman ha...” dedi benim vurgularımla...

“Sakın deneme...”



Haliyle Şeyma konusunda susma hakkımı kullanıyorum...

“Yazma” hakkımı ise şimdilik tükettim...

UÇAN EGONOMİ


Ey güzel AKP’li ve MHP’li yazar gardaşlarum...

Hani egonomi uçuyaah idi?..

Oolum, uçan egonomi buysa...

Ve...

Uçarkene...

AKP’ye oy vermiyan zengünlerün paracuklarına neyim el goyacak idüyse...

Bu nası uçmag?...

Hele bi yol anlatun da ben de bileyim...



NOT:

Bulancak’lı bir AKP’li not olarak göndermiş...