AA-Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun serbest bırakılması ve erken seçim talebiyle başlatılan "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinglerinin dördüncüsü Konya'da yapılıyor.
YAVAŞ: EKREM BAŞKANIN DOSYASINDA BİR ŞEY YOK
Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, konuştu:
-Bugün biz buraya demokrasi talep etmeye, hukuksuzlukları şikayet etmeye geldik. Çünkü iktidar elindeki gücü bir türlü bırakmak istemiyor.
-Ancak halkın iradesinin önüne hiçmkimse geçemez. 2019 yılında bizler belediye başkanı olmadan evvel 'bunlar iş başına gelirse işçileri çıkartacaklar, yardımları kesecekler' diye iftiralarda bulundular.
-Neden yaptılar; iktidarı bırakmamak için. Ama 2019 yılından sonra o gün 11 büyükşehir belediye başkanı olarak yaptığımız çalışmalarla bu kötü propagandaların gerçeği yansıtmadığını gösterdik. Memnuniyet yüzdesi arttı, daha önceden yapılmayan bir belediyecilik yaptık.
"TOPAL ÖRDEK" GÖNDERMESİ
-Haktan yana, insan öncelikli, karar alırken halka soran, harcadığının hesabını halka veren bir belediyecilik anlayışı yaptık. Buna rağmen hatırlarsınız; 'bunlar topal ördek' diyerek bizi çalıştırmak istemediler. Ancak yaptığımız çalışmalarla bunların hepsini terse çevirdik.
"ORTADA SUÇ FALAN YOK"
-O engellemelerin hiçbirisi fayda etmedi. Ankara'da yüzde 50 olan oyumuz bu sefer yüzde 60 ile Türkiye rekoru kırarak kazandık. 3 olan belediye sayımız 16'ya çıktı.
-Dolayısıyla vatandaş daha önceden tereddüt ederken sonucu gördü ve büyükşehirlerin hemen hemen hepsini kazanırken aynı zamanda da daha fazla belediye kazandık.
-Yapılan anketlerde memnuniyet yüzde 58'e çıktı. Baktılar ki koltuk altlarından gidiyor bu sefer bir şeyler yapmaları lazım. Kırsal kalkınmada yaptığımız destekler, sosyal yardımlar, yapılan belediyecilik anlayışı tüm Türkiye'ye örnek oldu.
-Dolayısıyla bir şeyler yapmaları lazım. Bu belediye başkanlarını kötülemek, itibarsızlaştırmak lazım. Televizyonlarda görüyorsunuz bir garajda lüks arabaları gösterip bunlar Ekrem Başkanın arabaları diye karalamalar yapıyorlar. Ertesi gün bakılıyor ki Cumhur İttifakı'ndan bir milletvekiline ait... Utanmadan özür de dilemiyorlar.
-Günlerdir diyorlar ki 'gizli toplantılar yapmış.' Beyler bu ülkede herhangi bir esnaf bile telefonda konuşurken dinleniyor muyum endişesi yaşıyor. Bu hale memleketi siz getirdiniz, insanların güveni yok. Birisi tweet atıyor koştur koştur tutuklanıyor ama adalette çifte standart var. Halkı ikiye bölenlere, kin ve intikam içinde olanlara hiçbir şey olmuyor.
Ekrem Başkan'ın dosyasında inanın hiçbir şey yok. Televizyonlarda sürekli karalamalar yapmak suretiyle itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. O zaman ne yapmaları lazım; karalama... Ekrem Başkan 'açıp canlı yayında yayınlayın, TRT'de bütün Türkiye izlesin' diyor.
-Neden cesaret edemiyorsunuz? Bunlar önüne gelen her engeli, engel görükleri herkesi ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Ümit Özdağ'ı tutukladılar. Tutuklanma tarihi itibarıyla hakkında hiçbir şey yokken tutuklandıktan sonra Kayseri'den delil istemeye başladılar. Hukukta önce suç işlenir, delil araştırılır oradan sanık bulunur.
-Bunlar önce adamı içeri atıyorlar sonra delil uydurmaya çalışıyorlar. Adalet herkese lazım. Şu anda Ümit Özdağ'ın yattığı miktar ceza alması gerekmiyor ama alsa bile yatacağı zamanı bile doldurdu. Neyi yargılayacaksınız?
-Ceza yargılamasında asıl olan tutuksuz yargılamadır. İnsanlar haklarındaki mahkumiyet kararı kesinleşinceye kadar masumdur, suçsuzdur. Tuttuğunuz yol itibarsızlaştırmaktan başka bir şey değil. Bunlar ters tepecek. İlk yapılacak seçimde derslerini alacaklar. Hukuk, adalet, hak yerini bulacak.
'TELEF' TEPKİSİ
-Eğer gerçekten işlenmiş bir suç olsaydı hergün televizyonlarda onu izliyor olacaktık. Maalesef bir gerçek ki ortada bir suç yok.
-Tek tek rakipleri yok edeceğiz ve ondan sonra da 'acaba o güne kadar daha kaç tanesi telef olacak' diyor. Yakışıyor mu bu? Bu ülkede herhangi bir yere aday olmak, bu ülkeyi daha güzel yönetirim diye ortaya çıkmak suç mu? Siyasi partiler bunun için var ama korkuyoruz ki bugün artık seçim de yapmamanın çaresine bakacaklar.
-Şimdi bu haksızlıkları görüyoruz. Bu haksızlıklar Ekrem Başkan'a, Ümit Özdağ'a yapılıyor diye, seçilmiş belediye başkanları nasıl olsa benden değil, diye seyrederseniz yarın gelecek birisi sizin kapınızı çalacak. Diyorum ki; haksızlığı yapan kim olursa olsun karşı çıkmak lazım. Bizim inancımız da budur.
-Bizler bu haksızlığı bütün Türkiye'ye anlatmak için meydanlardayız. Bizim bir tek derdimiz var; Ekrem Başkan çıkıncaya kadar peşini bırakmayacağız. Ondan sonra inşallah ilk yapılacak genel seçimde bu iktidar değişecek.
Değişince ne olacak? Ankara'daki gibi İstanbul'daki gibi diğer belediyelerde olduğu gibi artık tarımdan yana, çiftçiden yana olacağız. Biliyoruz ki bunlar tarımı desteklemiyorlar. Alışmışlar yurtdışından ithal etmeye. Nereye kadar ithal edeceksiniz? Doğal gaz gibi onda da mı bizi dışarıya muhtaç edeceksiniz?
-Türkiye'de her şey var ancak unu helva yapacak kimse yok. İşte biz ülkeye aydınlık yarınlar, yolsuzlukların olmadığı, ifade hürriyetinin olduğu, açık, şeffaf bir hükümet vadediyoruz. Güzel günlerde, aydınlık günlerde, özgür bir ülkede buluşmak kaydıyla hepinize saygı ve sevgiler.
İMAMOĞLU'NU MESAJI OKUNDU
CHP Konya İl Başkanı Bekir Yaman, Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan İBB Başkanı ve CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun mesajını okudu.
İmamoğlu'nun mesajı şu şekilde:
-Orta Anadolu'nun gönlü zengin evlatları, sesimi, yüreğimi, umudumu ve inancımı bu satırlara sığdırarak sizleri selamlıyorum. Bu bereketli ovanın, bu vakur şehrin alın terine, duasına, sabrına selam olsun.
-Bugün aranızda değilim ama azımızı çoğa sayın. Sizi bu meydanda selamlayan her bir arkadaşımı Ekrem İmamoğlu... Bu buluşma adalet arayışı kadar ortak tarihimizin de onurlu bir ifadesidir.
19 Mart'tan bu yana, ülkemizin dört bir meydanında buluşan bu millet adil, özgür ve müreffeh günleri için ses veriyor. Ortak vicdanın sesi bugün Konya'dan yükseliyor. Yurdumun tam ortasında geçmişi binlerce yıl öncesine uzanan bu kadim şehirde basiretli, saygılı, derinlikli Anadolu kültürü bizi bağrına basıyor. Bu buluşma adalet arayışı kadar ortak tarihimizin de onurlu bir ifadesidir.
-Bugünlerde Konya'mızda meyve ağaçları çiçeklenmiştir, başaklar boy göstermiştir. Meram Bağları'nda gedavet rüzgarı esmeye başlamıştır.
-Bugünler Konya Ovası'nın en güzel zamanıdır. Ancak maalesef bu sene baharı karşılarken toprağımız hüzünlü. Meyve ağaçlarımızı don vurdu. Öte yanda bereketli Konya ovamızda her geçen gün yenisi açılan obrukları konuşuyoruz. Obrukları sadece doğal felaket olarak görmek yanlış olur. Değerli kardeşlerim, oluşan bu dev çukurlar yıllardır süren yanlış tarım politikalarının, suyun hoyratça kullanılmasının ve plansızlığın açtığı yaralardır.
-Her obruk sistemin aslında çöküşünü sadece toprağın değil ama en kadim değerlerin ve kurumlarımızın altımızdan çekildiğini hatırlatıyor bize. Bu yüzden yalnızca toprağa değil, adalete de su gerek.
-Yalnızca toprağa değil, yargı sistemine de bakım gerek çünkü adaletin terazisi şaştığında, yargı sopa gibi kullanıldığında, çiftçi emeğinin karşılığını alamadığında, gençler geleceği başka ülkelerde aramak zorunda kaldığında, gönlümüze de obruklar açılıyor. Geleceğimize adeta don vuruyor.
-Aziz Konyalılar, işte bu yüzden buradayız, buradasınız. Hep birlikte toprağımızı, bugünümüz olduğu kadar geleceğimizi korumak için de bir aradayız. Mevlana'nın dediği gibi, 'İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz. Kendin ile kaldın mı bir damlası bir tane.' Biz artık bir damla değiliz.
-Birbirine omuz vermiş, bir nehir gibi meydandan meydana, gönülden gönüle bu iktidarın zulmünü, baskısını, her türlü kutuplaşmayı, korkuyu geride bırakıp birbirimize omuz veriyoruz. Çünkü bu ülke hepimizin, bu toprak hepimizin, bu gelecek hepimizin. Sizlerden ricam şudur; umudu diri tutan cesareti, yüreğinizde büyütün.
-Bu toprakları, bu ülkeyi yeniden hak, hukuk, adalet ile buluşturacağımız güne kadar memleketin dört bir yanındaki meydanlarda, vicdanlarda buluşup yürüyüşü birlikte sürdüreceğiz.
-Bu ülkenin obruklarını da yoksulluğunu da adaletsizliğini de birlikte aşacağız. Dayanışmamız, birliğimiz, cesaretimiz daim olsun. Allah bizi birbirimizden ayırmasın. Gücümüze güç katsın, muradımızı hayır eylesin.
"EKREM BAŞKAN'DAN İSTEYECEĞİM TEK ŞEY 'DEPREM BAKANLIĞI' OLACAK"
Daha sonra CHP Genel Başkanı Özgür Özel konuşmaya başladı...
Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
-İtmeyen, çeken Konya; kovmayan, çağıran Konya; uzak değil yakın tutan, bağrına basan Konya, sana geldik.
'BURAYA KUCAKLAŞMAYA GELDİK'
-Zalimin kibirinden sana sığındık. Kibirden, böbürlenmeden bıkan, yukarıdan bakanlara karşı milleti oy zamanı baş tacı yapıp sonra unutanlara karşı, yukarıdan milleti karınca gibi görenlere, o milletin yanına geldik. Karıncanın kardeşi olmaya geldik Konya. Bugün dostun evindeyiz.
-Adalet önünde düğmesi olmayan cübbesini ilikleyenlerle değil, Konya’nın vicdanıyla, hakka niyetiyle gelecek bu topraklara…
-Buna inanıyoruz. Konya’ya gideceğiz dediğimizde, Kılıçarslan Kent Meydanı’nı istediğimizde, şaşıranlar, uyaranlar oldu. Dediler ki 'Kılıçarslan mı?' Evet, dedik. 'Tayyip Bey bile artık kaçıyor oradan. Tayyip Bey İstasyon Meydanı’na kaçarken, Kılıçarslan’da miting mi olur?' dediler.
-'Olur' dedik. Çünkü biz Konya’ya inanıyoruz. Bir büyük adaletsizlikten Konya’ya sığınıyoruz. Konya’nın vicdanına, Konya’nın huzuruna, Hazreti Mevlana’nın huzuruna gidiyoruz. 'Bağrına basar bizi' dedik Konya.
"EKREM BAŞKAN'DAN İSTEYECEĞİM TEK ŞEY..."
-Partinin genel başkanı olarak Ekrem Başkan'dan isteyeceğim tek şey 'deprem bakanlığı' olacak. Depremin siyaseti de şakası da olmaz.
"SARAÇHANE'DEN SELAM GETİRDİK"
-Konya’ya, İstanbul’dan, Başakşehir’den, geçen hafta Mersin’den, Yozgat’tan, Samsun’dan, Maltepe’den, Saraçhane’den selam getirdik.
Yozgat’a gidince de, İstanbul’da Başakşehir’de toplanacağız deyince de, Konya’yı da özleyince de dediler ki, 'Oralar birilerinin kalesi, orada toplanılmaz, orada kalabalık olmaz'.
-Bir şeyde anlaşalım: Ben siyasette kimseyi yuhalatmıyorum. Belli ki yuhalamak istiyorsunuz, o zaman bir kişiyi yuhalayalım. Volkan Konak rahmetli olup da onun arkasından söven, sayan, Çatalca Müftüsü var ya, onu yuhalayın.
-Ölenin arkasından iyi konuşulur; beddua etmek, kötü konuşmak ona değil, kalanlara da ama en çok Yaradan’a saygısızlıktır.
-O yüzden sizden ricam: Bu meydanda o saygısızlığı yapan dışında, Yaradan’ın yarattığı kimseye, hiçbir siyasetçiye yuh çekmeyelim. Biz buraya kavgaya değil, biz buraya kucaklaşmaya, helalleşmeye geldik.
-Yıllarca 'Konya’da yüzde 7 oy da aldık, yüzde 9'da aldık, yüzde 11-12 aldık' dedik. 'Millet takdir etti' dedik, bir milletvekili çıkardık. Millet takdir etti, hiç belediye kazanamadık ama suçu hiç başkasına atmadık.
-Konyalı’ya çatmadık. Derdin, sorunun, kusurun kendimizde olduğunu bildik. 'Daha çok çalışacağız, mücadele edeceğiz, anlayacağız, kendimizi doğru anlatacağız' dedik.
-31 Mart seçimlerinde Konya’da bir olan Tuzlukçu Belediyesinin yanına Akşehir’i eklerken, Seydişehir’i eklerken, bir gün Ereğli’yi eklerken, Cihanbeyli’yi eklerken, Konya’nın dört kapısında birer büyük ilçeyi alırken, artık adım adım Konya’da gönüllere girerken de kibre, kavgaya zerre kıymet vermedik.
-Geçtiğimiz gün miting için gezen aracımıza birileri kötü söz söyleyip, önüne çıkıp olmayacak bir şey yapmışlar. Bunun telefonu geldi, il başkanımız aradı. Dedi ki, 'Asla büyütmeyin'. Oradan çok sayıda haber geldi.
-Hatta 'Şikayetçi bile olmayın' dedim. Ama bir yandan bu kentin şehremini, bu kenti 31 Mart’ta Konyalıların emanet ettiği Belediye Başkanı, tuttu dün, 'Haberler yalandır, CHP’nin uydurmasıdır, böyle bir şey yoktur' demeye geldi.
-Sonra çıktı ki iki kişi, elinde silahla, havaya ateş edip küfürlere de, olmadık bir iş yapmışlar. Bana sorarsanız, eğer başkaca kusurları, başkaca sabıkası yoksa o kişilerin biz buradan gittikten sonra serbest kalmasını isterim.
-Kimse kötü olsun istemem. Kötülük yapana dahi biz dost elini uzatmaya, en fenasına bile dost elini uzatmaya hazırız. Ama seçilmiş, Mevlana’nın türbesine, ailesine ev sahipliği yapan bir belediye başkanına, bizim görmezden geldiğimiz, duyurmadığımız, 'şikayetçi olmayalım' dediğimiz bir vakayı 'yalan' diye söylemek yakışmadı. Bunu da buradan açıkça ifade ediyorum.
-31 Mart seçimleri Konya’da büyük bir başarıyı yakalayamasak da kabuğumuzu kırdığımız, dört köşesinden, dört kapısından birer büyük kadim belediyeyi kazandığımız, önemli adımlar attığımız bir gün oldu.
"BU BÜYÜK BAŞARI, BİZİM"
-O gün, 47 yıldır olamadığımız bir şekilde ekranlara baktığımızda gördük ki Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisi. Nüfusun yüzde 65’ine, ekonominin yüzde 80'ini yönetecektik.
-Bu büyük başarı, bizim 50 yıllık, 47 yıllık hasretimizi bitiren bu büyük başarı, Türkiye Cumhuriyeti’nde yerel seçimler tarihinin en büyük başarısı bize nasip olurken, Tayyip Bey de kurduğu parti ile ilk yenilgiyi, ilk kez ikinciliği tadıyordu.
-Orada herkes gözünü Cumhuriyet Halk Partisi’ne çevirdi. O akşam, seçim gecesi yaptığım ilk konuşmada hepiniz şahitsiniz ki kibir değil, tevazu göstereceğimizi; bunu bir zafer olarak değil, bir görev olarak algıladığımızı; milletin aslında Cumhuriyet Halk Partisi’ne belki de bir yatırım kredisi verdiğini, nasıl yöneteceğini görmek istediğini söyledim.
-'Kornalara basmayalım, davullar çalmayalım, bize yapılanları yapmayalım, kimseyi rahatsız etmeyelim' dedim. Dedim ki, 'Bu seçimin kazananı, kaybedeni yoktur. Kazananı millettir, Türkiye Cumhuriyeti’dir, herkestir' dedim.
-O gece şunu hatırladım: Tayyip Bey’den rövanş almamızı bekleyenler vardı. Çok da hak etmişti. Örneğin referandum günü, daha itirazlar sürerken, gevrek bir gülüş atıp 'Atı alan Üsküdar’ı geçti' demişti. Hâkimlerin önünü kesmiş, hem alay etmiş hem de yargıya istikamet vermişti.
-Daha son seçimde hatırlayın; seçimi kazanmışsın, evinin önüne otobüsü çekmişler, çıkıp da 'Bir kusur ettiysek affola' demek, güzel sözler kurmak, herkesi kucaklamak yerine rakibiyle alay eden, ona 'bay bay' diyen, onunla alay eden ve oradaki kitleyle birlikte rakibiyle alay eden bu üsluptan biz çok çekmiştik. Kimseye çektirmemeye, bize yapılanı kimseye etmemeye kararlıydık.
-Ertesi gün seçilen 412 belediye başkanımızı Ankara’da topladığımızda onlara şunu söyledik: Sizin elinizde, sizin cebinizde, sizin çantanızda birer anahtar var. Bu anahtar ne şehrin anahtarıdır, ne belediyenin kapısının, kasasının anahtarıdır.
-Doğru, dürüst yönettiğinizde, çalışkan yönettiğinizde, yoksula, garibana sahip çıktığınızda, kentin ihtiyaçlarını gördüğünüzde, kimseyi ayırmadığınızda, kısaca halkçı belediyecilik yaptığınızda, o anahtar Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarının anahtarıdır.
Madem birinci parti olduk, artık hizmeti konuşmalıydık. Madem birinci parti olduk, bizden kavga, polemik değil, hizmet bekleniyordu. Madem birinci partiydik, artık emekli maaşını, açlık sınırının yarısındaki emekli maaşını, açlık sınırının altındaki asgari ücreti, Konyalı çiftçinin sulama sorununu, fiyat sorununu, maliyet sorunlarını konuşmalıydık. Madem ki birinci partiydik, gençlerin umutlarını artırmalıydık. Madem ki birinci partiydik, emekliyi, emekçiyi, çiftçiyi, esnafı, gençleri biz düşünmeliydik.
-Böyle düşünerek yapılmayanı yaptık. Biz genel başkan seçildik, bir telefon almadık. Yeni yıl oldu, Cumhurbaşkanı herkesi aradı, bizi arayıp bir hatır sormadı. Seçimi kazandım, tebrik etmedi.
-Ama artık ikinci parti değildik; artık iktidar partisiydik. Bunun için Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak ilk bayramda bütün liderleri ve Recep Tayyip Erdoğan’ı aradım. Partinin üyelerine, seçmenine, makamın kendisine hürmeten Sayın Erdoğan’ı aradım, konuştum, randevulaştık. Makamına gittim, davet ettim, partimizde ağırladım.
-Bunu soranlara, 'Ne yapıyorsunuz acaba?' diye soranlara 'normali budur' dedim. 'Normalleşme' dediler. 'Evet, normalleşmeliyiz' dedim. Şehit cenazesinde birbirinin elini sıkmayan iktidarla muhalefet olamaz.
-İyi günü, kötü günü birlikte karşılamayan siyaset olmaz. Birbirine hakaret eden, küfür eden genel başkanlar olmaz. Konya’da yok ki…
-Konya’da AK Parti’nin üyesi CHP’linin cenazesine koşturur, CHP’nin üyesi AK Partililerin iyi gününde, kötü gününde, komşusunun yanında durur.
-Bizim bu yaklaşımımız Türkiye’de çok konuşuldu ama en çok da Konya’da, Kayseri’de karşılık buldu. Bunun devam etmesi, hizmetlerin aksamaması, milletin birbiriyle kavga eden değil, birbiriyle hizmette yarışan bir iktidar-muhalefet ilişkisi görmesi milletin takdirini kazanıyordu.
-Maalesef geçen zaman şöyle bir şey yaşattı. Geçen sene temmuzda Cumhuriyet Halk Partisi’nin oyları yerel seçimde üstüne çıkınca, emanet denen oylar kalıcılaşınca, AK Parti yüzde 30’ların altına doğru yuvarlanınca dediler ki:
-Millet bu normalleşmeyi, bu kucaklaşmayı, bu kavgayı değil; hizmeti düşünen, birbiriyle polemik yerine hizmet üreten, günü geldiğinde önerilerde bulunan, ‘daha iyisi nasıl yapılır’ diye söyleyen muhalefet anlayışını takdir ediyor.'
-Dün soruyor bana, 'Ey CHP Genel Başkanı, deprem için ne yaptın?' Ben ana muhalefet lideriyim.
-Bütün belediyeleri kentsel dönüşüm için dirençli kentler için elbette talimatlandırdım. Üzerlerine düşen her şeyi yapıyorlar. Ama ben esas Erdoğan ile görüşmemde, 'Türkiye deprem ülkesi. İstanbul’u bir felaket bekliyor.
-Türkiye’nin alanında en iyisini Deprem Bakanı diye ata, depreme bakanlık kur. Dön, bizden bakan yardımcısı iste.
-Sırf bizden değil, MHP’den, DEM’den, Saadet’ten, Meclis’te grubu bulunan partilerden de al ve bu meseleyi siyasetin içinde değil, üstünde tartışalım.
-Hep birlikte güç birliği yapalım, çalışalım. Belediyeler bende, genel idare sende. Deprem belası gelmeden gel, el ele verelim' dedim. Notu aldılar, ses etmediler.
-Bir dahaki görüşmede, 'Ne oldu Deprem Bakanlığı?' dedim. Dönüp de bakmadılar. Ama şunu söylüyorum ama bu kasımda ama gelecek sene… Elbette gelecek o sandık ve elbette milletimiz takdir edecek. Cumhurbaşkanımız, Ekrem Başkan’ı seçecek.
"EKREM BAŞKAN'DAN İSTEYECEĞİM TEK ŞEY..."
-Partinin genel başkanı olarak Ekrem Başkan'dan isteyeceğim tek şey 'deprem bakanlığı' olacak. Depremin siyaseti de şakası da olmaz.
"SARAÇHANE'NİN O GÜNKÜ MAĞDURU BUGÜNÜN ZALİMİ OLDU"
"Oy verdiğiniz kişilerin işlerini zorlaştırmayı görev bilen iktidarı Konya'ya şikâyete geldim. Saraçhane'nin o günkü mağduru bugün Saraçhane'nin zalimi oldu. Zamanında kendisine yapılmayanları şimdi başkasına yapıyor
TRT'YE YÜKLENDİ
-TRT'nin her gün 'yalan ve iftira' attığını söyleyen CHP lideri Özel, konuşmasına şöyle devam etti:
-Soruşturmada normalde gizlilik var. Ama gidip TRT'yi, A Haber'i, CNN'i, bunların kanallarını açarsanız her türlü yalan var. Gerçekte olmayan şeyler sanki varmış gibi anlatılıyor. Biz adayımıza, arkadaşımıza güveniyoruz.
-Eğer siz iddiaların gerçek olduğunu iddia ediyorsanız mahkemeyi TRT'den yayınlayın ne iftira ne gerçek millet görsün. AK Partili siyasetçileri savcı yapınca Ekrem Başkan ile savaşa yollayınca 19 Mart darbesi geldi.
-19 Mart, hem İBB Başkanı'na darbedir hem de 23 Mart günü zorunlu olmadan sandığı koşturan 15.5 milyon vatandaşımıza darbe yapılmaya çalışılmaktadır. Darbeler her zaman askerden gelmez, bazen de böyle sivillerden gelir.
-Her zaman kamuflaj ile değil, bazen de cübbeyle gelir. Bugünkü darbenin karargâhı Beştepe'dir. Bu darbenin silahı yalandır, iftiradır. Yaralansak da TRT'yi yönetenlerden günü gelince bunun hesabını soracağız.
"PAZARA GİDEBİLİYOR MUSUN?"
-18 Mart'ta Ekrem Başkanın 32 yıllık diplomasını iptal ettiler. Ertesi gün polislerle Ekrem Başkanın kapısına dayandılar. O günlerde Erdoğan '1 ay geçsin onlar ailelerinin yüzüne bakamayacaklar' demişti.
-Üzerinden 1.5 ay geçti, ben Konyalıların gözünün içine bakıyorum. Peki sen gerçekten senden korkmayan birinin gözünün içine bakıp 'Bu yapılanlar siyasi değil hukuki' diyebiliyor musun? Sokağa çıkabiliyor musun, pazara gidebiliyor musun?"
'JAMMER' TARTIŞMASI
-Günlerce yandaş kanallarda '560 milyarlık yolsuzluk' dediler. İBB'nin bütçesi ortada böyle bir şeyin mümkün olamayacağını söyledik.
-Sustular ama özür yok, ahlâk yok. 1.200 telefon alıp CHP delegelerine verdiler dediler. Birini ispat edin dedik yine sustular.
-Şimdi de valizin içindeki jammer'ı tartışıyorlar. Mevcut cumhurbaşkanı neden jammer kullanıyorsa gelecek cumhurbaşkanı da ondan kullanıyor."
Kendine yapılmasını istemediğin şeyi kardeşine nasıl yapıyorsun? Kazdığın kuyuya sonunda kendin düşüceksin.
-Ben Erdoğan'a şunu söylüyorum: Kuyu kazma ki kendin düşmeyesin. Ayarını bozduğun kantar gün gelir seni de tartar. Bu millet bu defa kurtarmaz seni düştüğün kuyudan.
-Ekrem Başkanı telef ettim, gerekirse Özgür'ü de ederim, karşıma kim çıkarsa ederim diyor. Ağzımız birilerini telef etmeye varmaz. Bu millet Ekrem İmamoğlu'nu senin yerine cumhurbaşkanı eder.
ERDOĞAN'A MESNEVİ İLE SESLENDİ
Özgür Özel konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:
-Konya'dan büyük umutlarla, adayımıza selamlarla, geleceğe umutla bakarak ayrılıyoruz. Erdoğan'a Mesnevi'den alıntı yaparak sesleniyorum: Aklını başına al da bu gelen kudretin geçici olduğunu bil.
Sen de sıraya bağlısın, sıran gelince gideceksin yerine başkası geçecek. Mevlana'yı okuyana, Mesnevi'yi okuyup anlayana daha ne anlatsın Mevlana.
İMZA İSTEDİ
Özel, konuşmasının sonunda Ekrem İmamoğlu'nun serbest bırakılmasını ve erken seçim yapılmasını talep eden dilekçe için de mitinge katılanlardan imza istedi.