Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

9/8 ritminde çalınan hacı araban makamındaki “En kötüsü geride kaldı” isimli şarkı eşliğinde eğlence

Bir aile düşünün...

Kurucu dedeler eğitime ve ille de hukuk ahlakına hiç değer vermemişler...

Dededen başlayarak en küçük toruna kadar herkes din ahlakıyla eğitilmiş...

Modern yaşama uygun kanunlar yerine dini yasaklar uygulanıyor...

Yasaklar, özgürlüklerden önce geliyor...

Ve...

Kurucu dedeler ve sonraki bütün kuşaklar aynı model tercih edilerek yetiştiriliyor...





Aile bireyleri en yaşlı ferdinden en gencine kadar sadece dini değerleri önemsiyor, çağdaş değerlerin hepsini “günah” diyerek dışlıyor...

Bu arada evin iktisadi ve sosyal ihtiyaçları, kimileri dışarıda çalışanların...

Kimileri ise içeride çalışıp kendi ürettiklerini satarak evin bütçesine katkı sağlayanların gelirleriyle karşılanıyor...

Baba ise hane reisi olarak evin bütçesine giren bütün geliri ve harcamaları kontrol ediyor...



Ancak...

Baba öylesine müsrif...

Öylesine cahil ki...

Ev içinde daha çok üretip daha az tüketmek yerine...

Daha az üretip daha çok tüketilmesini teşvik ediyor...

Ve fakat...



İçerideki üretim yetmeyince...

Bu defa da dışarıda çalışanların getirdiği gelirleri de kullanarak ve daha da yetmediğinde dışarıdan borçlanarak aile efradının kimilerine müreffeh bir hayat yaşatıyor...

Bu arada çocuklarına bol bol çocuk yapmalarını tavsiye ediyor...

Ailenin nüfusu artıyor ama üretim artmıyor...



Bu arada köydeki akrabalar, ağa baskısından kaçarak ailenin yanına sığınınca nüfus daha da artıyor...

Çocukların bir kısmı akrabaların eve doluşmalarına itiraz etse de baba itirazları dinlemiyor...

Gelir ihtiyacı ile tüketim ihtiyacı daha da artıyor...



Baba; akrabaları rahat ettirmek için dededen kalan üretim tesislerini, makineleri, ekipmanları, arazileri satmaya başlıyor...

Gelen paranın bir kısmını eve sığınan akrabalara...

Diğer kısmını “komşular sana saldıracak” diye korkutulduğu için evin silahlandırılmasına harcıyor...



Aile ekonomisi giderek bozuluyor...

Artan nüfusa rağmen artmayan üretim yüzünden kişi başına düşen gelir miktarı da çok aşağılara düşüyor...



Bu arada, vadesi gelen borçları ödemekte sıkıntı yaşanıyor...

Elde kalan üç beş üretim ve ticari tesis teminat gösterilerek yeni borçlar alınıp eski borçlar ödeniyor...

Yani...

Babanın akıl dışı, dengesiz, maceraperest yönetimi yüzünden aile ekonomisi giderek küçülüyor...

Tasarruf edebilmek imkansız hale geldiği gibi eski borçlarla birlikte onları ödemek için alınan yeni borçlar da ödenemiyor...



Canlarım...

Bu aile ekonomik manada yoksul bir ailedir...

Mesela...

Bunun en güzel örneklerinden biri Arjantin ve Lübnan’dır...



Türkiye mi?..

Her gün 9/8 ritminde
çalınan Hacı Araban makamındaki “en kötüsü geride kaldı” isimli şarkı
eşliğindeki muhteşem ekonomi yönetimiyle, “çal çengi oynasın” ekonomisini sürdürmekte kararlıdır...

BABA AKILCIYSA, BİLİME İNANIYORSA SORUN OLMAZ...


Bir aile düşünün...

Kurucu dedeler eğitime; ille de hukuk ahlakıyla desteklenen eğitime çok değer verdikleri için bütün nesilleri hukuk ahlakıyla eğitmişler...

Dini yasakların yerine, modern yaşama uygun kanunlar uygulanıyor...

Özgürlükler, yasaklardan daha yüksek bir değer...





Aile bireyleri en yaşlı ferdinden en gencine kadar sadece akıl ve bilimle iş görüyorlar...

Bu arada evin iktisadi ve sosyal ihtiyaçları ise kimileri dışarıda çalışıp maaş alanların ve...

Kimileri ise içeride çalışıp kendi ürettiklerini satarak evin bütçesine katkı sağlayanların gelirleriyle karşılanıyor...

Hane reisi olan baba, evin bütçesine giren bütün geliri ve harcamaları kontrol ediyor...



Aile, babanın iyi yönetimi sayesinde kendi ürettiklerini çok ölçülü ve sıfır israfla harcayarak, artan kısmı ise başka ailelere satarak biriktirdiği para ile ev içindeki üretimini ve haliyle gelirlerini sürekli yükseltiyor...

Haliyle, ailede kişi başına eve giren gelir düzeyi de sürekli artıyor...

Aile gelecek planlaması da yaptığı için, yeni nüfus eklenmemesi konusunda tıbbın bütün imkanlarını kullanıyor...

Ailenin ihtiyaçları da elektrik ve ısınma dışında kendi ürettikleri ürünlerle karşılanıyor...



Babanın akılcı, dengeli, maceradan uzak yönetimi sayesinde aile ekonomisi giderek büyüyor...

Başkalarına borçlanmak yerine sürekli birikimleriyle ailenin olası krizlere karşı da tedbirli olmasını sağlıyor...



Bu aile ekonomik manada varlıklı bir ailedir...

Mesela...

Bunun en güzel örneklerinden biri Japonya...

Almanya...

Güney Kore...

TRUMP BU... NASIL GÜVENECEKSİNİZ?..


ABD Başkanı Donald Trump’ın koronavirüs kaptığı söyleniyor...

Mağduru oynamak için bu işi çok iyi bilen yakın dostlarından birinden tavsiye de almış olabilir...

Nihayet...

Trump bu...

Nasıl güveneceksiniz?..

Devlet adamı değil, tüccar politikacı...

[caption id="attachment_205592" align="alignnone" width="269"] Trump[/caption]



Seçim öncesi Biden’la ekran tartışmalarından kaçmak için “bahane” uydurmuş olabilir...

Nihayet...

Trump bu...

Nasıl güveneceksiniz...

Devlet adamı değil, tüccar politikacı...

EN YAKIN ARKADAŞI GİBİ O DA MAĞDURU MU OYNUYOR?..


Trump’ın tedavi (!) gördüğü hastaneyi biliyorsunuzdur ama yine de hatırlatayım:

Maryland’daki Walter Reed Ulusal Askeri Tıp Merkezi...



Çok mu önemli?..

Çok önemli...

Çünkü...

Seçime birkaç gün kala:

“Pentagon beni öldürecekti” diye asparagas bir haberle ortaya çıkabilir...

Çünkü...



Kamuoyu araştırmalarına göre seçim kazanma şansı çok az...

Mağduru oynayarak belki yırtabilir...

Mağduru oynayarak seçim kazanabilen en yakın arkadaşı onun her sözünü dinlediğine göre...

Belki o da arkadaşının her tavsiyesine uyuyordur...

YORUM YAPAMAYACAĞIM ÇÜNKÜ...


SÖZCÜ’de dün, Özlem Ermiş Beyhan imzasıyla yayımlanan haber kısaca şöyle:

2003’ten bu yana tarım ürünleri ithalatı hızla artıyor. Türkiye’nin tarım ürünleri ithalatı için ödediği bedel, tarıma verilen desteklerin iki katına ulaştı. Destek alamayan, ithalat baskısı altındaki çiftçiler para kazanamadığı için tarlalarını terk ediyor...”.



Beni bağışlayın...

Yorum yapamayacağım çünkü...

Haber çok net ve...

Yoruma ihtiyaç bırakmayacak kadar gerçekçi...