Korkusuz
Can Ataklı

80 yıl önce 1941’di, o günden bu yana muhalefet neye takoz oluyor?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

80 yıl önce 1941’di, o günden bu yana muhalefet neye takoz oluyor?


Cumartesi günü elektrik enerjisi ile ilgili bir açılış töreni vardı.

Görüntü güzeldi elbette.

Hayatın sadece AKP iktidarı döneminden beri olduğunu sananlarla, bu iktidardan nemalananlar bu açılışı hayranlıkla izlediler.

Oysa bu ve benzeri pek çok tesis Cumhuriyet’in ilanından bu yana yapıldı, ama saray iktidarı neredeyse hepsini sattı.

O konuya geleceğim, önce Erdoğan’ın sözlerinden başlamak istiyorum.

Erdoğan, hiçbir ülkede hiçbir liderin sahip olmadığı bir özelliğe sahip...

Her gün, en az iki kere konuşuyor, bağırıyor, çağırıyor ve muhalefeti, kendinden olmayan herkesi suçluyor, hakaretler yağdırıyor.

Konuştuğu yer ve konu ne olursa olsun lafı mutlaka buraya getiriyor.

Cumartesi günü de bunu yaptı.

Konuya “Vatan yansa ateşinde ısınacak bu güruha rağmen Türkiye’ye cumhuriyet tarihinin en başarılı 18 yılını yaşattık. Sessiz bir devrime imza attık. Biz muhalefet gibi yalanla günü kurtarmaya çalışmıyoruz” diye başladı Erdoğan.

Muhalefet niye günü kurtarsın ki, anlayan var mı?

Sonra lafı medyaya getirdi ve sanki medyanın yüzde 95’i kendinden değilmiş gibi “Sadece medya ile çeteler ile değil, 80 senedir Türkiye’nin başına musallat olan takoz muhalefetle de mücadele ettik” dedi.

80 yıl öncesi, 2021’den hesap edersek 1941 yılına denk geliyor. Yani Atatürk’ün ölümünden hemen sonrası...

Saray iktidarının sata sata bitiremediği Cumhuriyet dönemi eserlerini değil, sadece cumartesi günkü açılışa konu olan enerji üretimi ile ilgili olanlara şöyle bir göz attım.

Bundan 80 yıl önce Seyhan, Sarıyar, Kemer, Hirfanlı, Vezir Köprü barajları bitmiş, elektrik üretiyor.

Tunçbilek, Seyitömer termik santraları yapılmış, elektrik üretiyor.

1975’de Keban, 1990’da Atatürk Barajı yapılmış.

1955’de Türkiye’nin ilk petrol rafinerisi Batman’da kurulmuş. 1962’de başlayan Petkim 1965’te açılmış.

İpraş 1961’de, İzmir Rafinerisi 1972’de açılmış.

1983’te üç rafineri birleşip Tüpraş’ı oluşturmuş.

Hepsinin havadan çekilmiş fotoğrafları, Erdoğan’ın cumartesi günü açtığı enerji tesislerini andırıyor.

Görünüm aynı, buna karşı teknoloji elbette 30-40-80 yıl öncesinden çok daha ileri.

Peki, Erdoğan’ın bunlardan hiç mi haberi yok?

Olmaz olur mu!

O halde niye 80 yıllık bir takozdan söz ediyor?

Bana göre; kastettiği ve bir türlü içine sindiremediği, 80 yıldan beri gericiliğe karşı sürdürülen aydınlanma, modernleşme, daha ileri gitme savaşı.

Şimdi güç ellerinde ve medeniyetle olan hesaplaşmasını yapmaya çalışıyor.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

AKP yine dünyaya parmak ısırttı; siyasilere davetle aşı yapıyorlar


Önce Sağlık Bakanı aşısını yaptırdı.

Sonra AKP Genel Başkanı da aşı oldu.

Onlar hastaneye gelip doktor gömleği giyerek sol kollarından oldular aşılarını.

Bahçeli’ye ise bir doktor, bir hemşire gönderildi. O gömleğinin sağ kolunu sıyırıp yaptırdı aşısını.

Tele1 ekranında cuma sabahı cumhurbaşkanının öncelikli aşı olması gerektiğini söyledim.

Kızanlar oldu tabii, haksızlar... Söylediğim şu; “Karşı da olsanız ülke yönetimi farklı bir iş. Kim olursa olsun o makamda oturanlar özellikle korunmalı. Hatta her gün halkla iç içe olmak durumunda olan siyasi parti başkan ve yöneticilerine de aynı koruma sağlanmalı.”

O konuşmamda saraya “Madem aşı şovu yapıyorsunuz, muhalefet liderleriyle birlikte olmanız, her partinin kendi tabanına moral vermesi için iyi olurdu, ama burada bile partizanlık yapıldı” dedim.

Yayından sonra bazı aklıevveller, “Sağlık Bakanı, Kılıçdaroğlu’nu da diğer liderleri de davet etti” dediler.

Davet yapılmış ama o törene değil, “İsterseniz size de herkesten önce aşı yapalım” denmiş, lütfeder gibi.

Ne ayıp.

Davetle aşı mı yapılırmış?

Benim önerim hepsinin aynı anda aşı olmasıydı.

O zaman herkesten önce aşı olmaları konu bile edilmezdi.

Çünkü AKP Genel Başkanı’yla birlikte diğer başkanların aynı yerde ve canlı yayınlanan bir törenle aşı olmaları, aşı konusunda topluma moral ve güven verirdi.

Bunu yapmadılar, çünkü amaç aşı üzerinden olsa bile kendi propagandalarını yapmak.

ŞAŞIRDIM

Bahçeli artık Erdoğan’dan izinsiz adım atmıyor


Haber sitelerinde gezinirken Bahçeli’nin, Azerbaycan’da bir ilkokul yaptıracağı haberini gördüm.

9 derslik bir ilkokul olacakmış bu.

Haberdeki Bahçeli’nin ifadesi ise beni çok şaşırttı.

Aynen şöyle demiş MHP Başkanı; “Şayet Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın müsaadeleri olursa, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev de uygun bulursa, bizatihi talimatımla Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından Şuşa’da 9 derslik bir ilkokulun yapılması hedefimizdir. Bu konuda sahip olduğumuz bütün imkânlar seferber edilecek ve gereği hemen yapılacaktır.”

Bakar mısınız, Bahçeli bir okul yaptıracak ama bunun birinci koşulu AKP Genel Başkanı’nın izin vermesi.

Ola ki AKP Genel Başkanı, “Şimdi lüzumu yok” dese bu okul yapılamayacak.

Şimdi biri kalkıp da “Bahçeli elini yüzünü yıkamaya giderken bile Erdoğan’dan izin alır hale geldi” dese, yanlış mı olur?

FIKRA GİBİ

Dünya bizi nasıl kıskanmasın


Günlerdir aşıyı konuşuyoruz.

Hele beklenmedik bir anda AKP Genel Başkanı’nın, kameraların karşısına geçip aşı olması yok mu, yıktı geçti ortalığı.

Artık aşıyı sorgulamıyor bile iktidar medyası.



AKP Genel Başkanı aşı oldu ya sanki tüm Türkiye aşı olmuş gibi pompalama yapıyorlar yayınlarında.

Toplam 3 milyon aşı var elde.

Bu 1 milyon 500 bin kişiye yeter.

İlk etapta sağlık çalışanları aşılanıyor ki, zaten 3 milyon aşı ancak onlara yetecek.

Ama sokaktaki AKP’liye sorarsan aşı derdi yok, herkes aşı oldu gibi konuşuyor.

Gelin kendinizi bir Avrupa ülkesinin lideri yerine koyun.

3 milyon aşıyla 81 milyonun aşı olduğu algısı yaratan bir iktidar ve emrindeki medyayı kıskanmaz mı?

OKURDAN MESAJ

Adliye ve cezaevi katiplerinin emeklilerine yeşil pasaport verilmemesi haksızlıktır


İzmir Buca Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda, cezaevi katibi iken 3. derece 2. kademeden emekli olan bir okurum, yeşil pasaport konusunda kendilerine haksızlık yapıldığını anlatan mesaj göndermiş.

Okurum şöyle diyor: Adalet Bakanlığı 30/04/2018 tarih ve 2018/11675 sayılı kararname ile 1,2,3 derecede bulunan ve anılan tarihte ve halen çalışan adliye katipleri ile cezaevi katiplerinin unvanlarını (VHKİ) değiştirerek yeşil pasaport kullanma hakkı verdi. Ancak aynı şartlardan emekli olan katiplere bu hakkı tanımadı. Şu an yeşil pasaportunu almış olan katip, yarın emekli olunca ikimiz de emekli konumunda olacağız. Onda yeşil pasaport olacak bende olmayacak. Bu haksızlık ve eşitliğin ihlali değil mi? Adliye camiasında çok yaygın olan tüm emekli katipler mağdur edilmişlerdir. Haksızlığın duyurulması için yardımlarınızı rica ediyoruz.”