Korkusuz
Ümit Zileli

21’inci yüzyılın köle çocukları

Siz hiç tarım işçisi oldunuz mu?..

Beş çocuğunuzu günlük 95 lirayla geçindirmek zorunda kaldınız mı? Tarlada, kızgın güneş altında bayılmanın karşılığının neredeyse ateş derecesinde bir bardak sudan ibaret olduğunu yaşayarak gördünüz mü?

Sağlığınızın bir “hiç” olarak görüldüğünü, tedavi denilen şeyin yalnızca kuru bir sözcükten ibaret olduğunu bizzat yaşadınız mı?

Çocuklarınızın ne eğitimden, ne uzak eğitimden yararlandığını, Anayasa’da yer alan “eğitimde eşitlik” hakkının sizin taraflara hiç mi hiç uğramadığına, o çocukların da eninde sonunda tıpkı sizin gibi “maraba” olacağını, “köle” olacağını bilmenin iç sızısını yaşadınız mı?

Doktor, avukat olmanın hayalini bile göremeyen çocuklarınızla birlikte fıstık hasadında, başak hasadında haftanın neredeyse her günü, güneşin doğuşundan batışına dek birlikte çalıştınız mı?..

-Çok acıklı, bir o kadar da çağdışı değil mi?

Yukarıda saydıklarımın tümü, 2020 yılının bugünlerinde aynen yaşanıyor maalesef! Türkiye’de ki tarım işçilerinin, barınma, çalışma, sağlık, eğitim koşullarının 200 yıl öncesinden hiçbir farkı yok!.. Daha da vahimini söyleyeyim:

-Yasalarda işçiler için düzenlenen haklar, tarım işçileri için fiiliyatta beş para dahi etmiyor!

İbrahim Paşa’dan bugüne kölelik!


Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın Adana havalisini yönettiği “1833-1840” döneminde yani 210 yıl kadar önce, tarımda haftanın 5.5 günü çalışan işçiye 7 günlük ücret veriliyordu; 3 öğün yemek de toprak sahiplerince verilmek zorundaydı...

Mersin Akdeniz İlçesi’ne bağlı Şevket Sümer Mahallesi’nde büyüyen Rahmi Sarıca’nın anlattıkları, bugün tarım işçilerinin koşullarının 200 küsur yıl öncesinin koşullarından daha geride olduğunu ortaya koyuyor! Sarıca, düşük ücretlere bir de “Elçilerin” kestikleri paraların eklendiğini anlatıyor! İş bırakmadan istediklerini alamadıklarını ifade eden bir başka işçi Necati Sarıca ise durumu şöyle anlatıyor:

-10 lira elçiler kesiyor. 96 lira işçiye kalıyor. Bizim istediğimiz işçinin cebine 106 TL girmesiydi. Şimdi asgari ücretin de altında kaldık!

Mesela, günümüzün tarım işçilerinin, çalışmadıkları günlerin parasını alamadıklarını anlatıyor Necati Sarıca... Sabahın 03.00’dan akşam 18.00-19.00’a dek tarlada ve yolda olduklarını anlatan Sarıca, kışın yağmurlu, çamurlu derken bir ailenin ayda en fazla 20 gün çalışabildiğini söylüyor ve ekliyor:

-20 günle çarpsan ayda bin 800 TL yapıyor. 3-4 kişilik bir aile bu parayla nasıl geçinsin?

Ne hastane ne tablet ne internet!


Geçinemiyorlar tabii ki!..

Geçinemedikleri gibi, hastalandıklarında hastane, doktor yüzü bile göremiyorlar! Mesela tarım işçisi Kader, yaşadıkları koşulların ağırlığını şöyle anlatıyor:

-Kendimizi koruyamıyoruz, doğru dürüst hastaneye gidemiyoruz. İlaçlarımızı alamıyoruz. Test yapılmıyor. Bakıyoruz, başka yerlerde test yapılıyor. Ama devletin bize hiçbir yardımı dokunmuyor! Mesela ben tarlada bayıldım, bir bardak su verdiler o kadar. Sonra da tarlanın başına oturttular. Kalkarsa kalkar, kalkamazsa ölür gider diye bakıyorlar! Ne tedavi var ne sağlık... Keşke sigortalı olsak bir faydası olur herhalde...

Çocuklarının kendileri gibi yoksulluğa itilmemesi, bu hayattan kurtulması için dua eden, “Onlar da bizim gibi çürümesin, okusun” diyen işçiler, maalesef eve giren paranın artması için çocuklarını da çalıştırmak için yanlarında götürüyorlar!..

Karagöçler’de çadırda yaşayan Songül Işık, bırakacak biri olmadığı için çocuklarını da getiriyor tarlaya. 1, 4 ve 6’ncı sınıfa giden 3 çocuğu var. Öğretmenin arayıp uzaktan eğitim yapacağını söylediğini anlatan Işık acı bir gülümsemeyle durumu özetliyor:

-Ama ne tablet, ne internet ne de telefon var!..

Songül Işık’ın 5 çocuğu var; üçü “sözde” okuyor, biri imkansızlıktan okulu bırakmış! Diğerlerinin okulu bırakacağı günler de pek uzak değil!

Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Eğitim Bakanlığı, 21’inci yüzyılın neredeyse ilk çeyreğinde anayasal hak olan eğitimi milyonlarca çocuğa ulaştıramıyor. Tarım işçilerinin çocuklarının ise esamesi bile okunmuyor!..

Katar Emiri’nin Yalova’da yüzde 75’i bitmiş şatafatlı sarayı gazetelerin birinci sayfasında tüm görkemiyle haber olurken, o tarım işçileriyle, o işçi çocuklarıyla ilgili ne bir ses, ne bir nefes duyuluyor...

-Köle işçilerin ve çocukların hali pür melali başta bu iktidar, hepimizin ortak utancıdır; eğer biraz vicdan kalmışsa!