Korkusuz
Can Ataklı

17 yıl önce RTÜK yasağını nasıl deldik?

BAŞIMDAN GEÇENLER

17 yıl önce RTÜK yasağını nasıl deldik?


Bir gazeteci olarak övündüğüm konuların başında “hakkımda pek dava açılmamış ve soruşturmalara uğramamış” olmam geliyor.

43 yıl içinde hakkımda açılan davalar bir elin parmakları kadardır ancak.

Mahkumiyetim yok, varsa da gazetenin yayınları nedeniyle verilmiş bir iki tanedir.

Erdoğan da Vatan gazetesinde yazarken 11 yıl önce bir dava açmıştı.

Ancak iddianameyi okuyan hakim, “Can Ataklı’nın ülkeyi yönetmekle sorumlu bir başbakana, bir gazeteci/yazar olarak yönelttiği eleştiriler suç teşkil etmemektedir. Öyle ki söyledikleri, sokaktaki vatandaşın bile söylemesinde sakınca olmayan nitelikte, her vatandaşın yöneltebileceği eleştirilerdir” kararı vererek davayı reddetmişti.

Bundan sonra Erdoğan’ın dava açtığına hiç tanık olmadım.

RTÜK’ün Tele1 sohbetlerime 5 gün yasak getirmesi içime çok oturdu.

Çünkü ceza sadece bana değil, kanala da verildi. Üstelik kanal bir de para cezası ödeyecek.

Bunu kaldırabilmem ve unutabilmem mümkün değil.

Tabii bu tür yasaklar, sansür koymaya kalkmalar, devletin sopasıyla kibir gösterileri, bugünkü gibi adeta “resmi devlet ideolojisi” gibi olmasa da yine yaşanıyordu.

Bugünküne benzer bir haksız davranışa bir de 17 yıl önce uğramıştım.

O sırada Star TV’de ana haberleri sunuyor, ayrıca Kırmızı Koltuk programını da tek başıma yapıyordum.

(Programı Özlem Gürses’le birlikte yapıyorduk. Ama çocuğu olunca bir süreliğine ekranlardan uzaklaşmıştı.)

Yanılmıyorsam Azerbaycan eski Devlet Başkanı Haydar Aliyev’in rahatsızlığı ile ilgili bir haber yüzünden ana habere 5 gün ceza geldi.

Cezanın başladığı gün, aynı zamanda Kırmızı Koltuk da var.

Yasa gereği yayına çıkamayacağım söylendi.

O hafta Doğu Perinçek’i davet etmiştim.

Dedim ki “Ben bu programı yine de yaparım.”

Nasıl olacağını sordular.

“Kolay” dedim, “Ben görünmeyeceğim hepsi bu.”

Ardından Doğu Perinçek’i aradım. Durumu anlattım.

“Çok ilginç. Hayatımda böyle şey duymadım ama çok ilginç olabilir, ben varım” dedi.

Program başladığında ‘Kırmızı Koltuk’ta Doğu Perinçek oturuyor, karşısındaki koltukta “Sunucu yasaklı” yazılı kocaman bir karton duruyor.

Stüdyoda dev bir ekran var. Seyirci beni görmüyor ama Doğu Perinçek’i görüyor, elimde klavye soru yazıyorum, soru ekranda beliriyor, Doğu Perinçek soruyu yüksek sesle okuduktan sonra cevaplıyor.

Bir süre sonra duruma öyle bir alıştık ki, ben Perinçek konuşurken “Sanki konuşuyormuş gibi araya girerek, “Bir dakika, bir dakika, ama...” yazıyorum dev ekrana, Perinçek bunu okuyup susuyor, ben de bir şey söylüyor ya da soru soruyorum.

Tam iki buçuk saat böyle yayın yaptık.

Bu dünyada bir ilkti.

RTÜK’ün de gazete ve televizyoncuların da patronun da aklına hiç gelmeyen bir yöntemle yasağı bir anlamda delmiş ve hatta bununla alay etmiştik.

Sonuç olarak, devletin gücünü elinde tuttukları sırada tafralarından geçilmeyen, kendini devlet hatta tanrı gibi görenler, her seferinde hüsrana uğramışlardır.

İnanın bu kez de farklı bir şey olmayacak.

Bu kibirli yöneticiler, devlet memuriyetlerini bitirdikleri an, bir daha kimsenin hatırlamayacağı sıradan figüranlar haline geleceklerdir.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

5 gün ekranlardan uzak kalacağım


Üzerinde çok fazla yorum yapmak istemiyorum.

RTÜK, çok haksız ve kasıtlı biçimde Tele1’deki sabah sohbetlerime 5 gün yasak getirdi.

RTÜK Başkanı, ilk kez kendi fikri doğrultusunda ve kendini mahkeme yerine koyarak, tamamen “niyet okuma” yöntemiyle Tele1’e görülmemiş şiddette bir ceza verdirdi.

5 gün ekrandan uzak kalacağım gibi, kanala da çok ağır bir para cezası geldi.

Bunu içime sindirmem mümkün değil.

Çünkü bu sözde ceza, bir siyasi iktidarın elindeki devlet sopasıyla, kendinden olmayan herkesi susturma çabasının çok ciddi bir örneğidir.

RTÜK Başkanı, günlerce elinde tuttuğu kapatma ve para cezası tebligatını, cuma günü mesai bitimine çok az bir zaman kala gönderdi.

Böylelikle itiraz etme ve yürütmeyi durdurma kararı alınmasının önüne geçilmiş oldu.

Bu durumda, yarın sabahtan itibaren ekran yasağım başlıyor.

Kanal yönetimi elbette yarın ilgili mahkemelere itirazda bulunacak.

Eğer Türkiye bir hukuk devletiyse, devletin sopasını elinde tutan partililerin aldığı bu hukuk dışı karar durdurulur.

Ümidimin olup olmadığını sorarsanız, her şeye rağmen çok umutluyum.

Çünkü ne kadar biat etmiş olursa olsun, bir hukuk insanının böyle bir kararı uygun görmesi mümkün değildir.

Peki, diyelim ki umut ettiğimin aksine Türkiye’de yargı iyice iflas etmişse ve hakimler yürütmeyi durdurma kararı vermezlerse ne yapacağımı merak edenlere söyleyeyim.

Sabah sohbetlerim aynen devam edecek.

Sadece bu sohbetler Tele1 ekranından yayınlanmayacak.

Twitter, YouTube, Facebook, Instagram yayınları, RTÜK yasaklarının kapsamı dışında.

Sohbetlerim aynı formatta oradan devam edecek.

Bu arada, eğer Türkiye’de hakimlerin olmadığı kanıtlanır ve bu sansür devam ederse, pazartesiden cumaya kadar Tele1’in herhangi bir yayınına da katılamıyorum.

Bazı izleyiciler, öğlen ya da gece kuşaklarındaki programlara konuk olarak katılmamı öneriyorlar ama RTÜK yasası gereği bu mümkün olmuyor.

BUNU YAZMAK GEREK

Yüksel Aytuğ’dan, bir yazı daha istiyorum


KOMİK

Bu pazara 3 korona fıkrası


Yıldırım Tuna, bu hafta korona ile ilgili 3 fıkra gönderdi. Biraz da korona ile gülümsemek lazım...

KUYUMCU

Kuyumcu,  dükkanındaki tezgahının arkasında otururken, ağzı burnu maskeli bir adam, kafası önde vitrinin camına balıklama atlayarak ‘Şangırrr!’ diye içeri dalmış, düşmüş bileziklerle kuyumcunun dizinin dibine...

“Sos.. Sosyal mesafeni koru..!” diye ayağa fırlamış kuyumcu.

“Testim negatif.. Korona morona gibi bişi yok abi, rahat ol” demiş kar maskeli soyguncu, üzerindeki cam kırıklarını dikkatle temizlemeye çalışırken. “Sadece basit bir soygun bu, bak elimde eldiven de var, merak etme!”

65 YAŞ ÜSTÜNÜ KÜÇÜMSEMEYİN

65 yaşında adam, malum virüs şüphesiyle doktora gitmiş. Tahlil sonuçlarını inceleyen doktor, “Mükemmelsiniz” demiş, “Bu arada 35 yaşındaki bir insanın fonksiyonlarına sahipsiniz.. Sanırım çok uzun yaşayacaksınız.. Bu arada babanız kaç yaşında ölmüştü?”

Bu soruyu “Babam ölmedi ki?” diye şaşırarak cevaplamış adam.

“Öyle mi? Özür dilerim” demiş doktor ve “Kaç yaşında?” diye tekrar sormuş...

Adam, “82 yaşında ve her kış kayağa gider, her yaz da su kayağını ihmal etmez” diye cevaplamış bu soruyu.

“Dedeniz” demiş doktor, “Dedeniz uzun yaşadı mı?”

Yine, “Aa? O da ölmedi ki” diye cevaplamış adam..

“Yani siz 65 yaşındasınız, babanız 82 yaşında, dedeniz hâlâ yaşıyor. Sağlıklı mı kendileri bari?”

Adam umursamazca cevaplamış; “O da her kış dağa tırmanış peşinde, her yaz jet skinin tepesinde, kendisi 106 yaşında ve haftaya evlenecek.”

Doktor hayret içinde “İnanılmaz” demiş ve “106 yaşında ve hâlâ evlenmek istiyor?” diye sormuş tekrar.

“Yok” diye cevap vermiş adam, “Asla evlenmek istemiyordu ama bizim tedbirsiz çapkın mecbur kaldı işte.”

KISSADAN HİSSE; Günün mana ve önemine kendini kaptırıp 65 yaş üstüyle dalga geçmeye kalkmayın, sonra işte böyle altından kalkamazsınız.

KENDİNİ “UÇAK” SANAN ADAM

Kadın telaşla psikiyatrın muayenehanesine dalmış; “Kocam kendisini galiba uçak sanıyor” demiş. “Önemli değil hanımefendi ” demiş doktor gözlüğünü düzelterek, “Nereden çıkarıyorsunuz bilemiyorum ama yarın sabah kendisini getirin, görüşelim.”
Kadın “Tamam doktor” diye cevap vermiş sıkılarak, “Nereden çıkardığıma gelince, Uzak Doğu seferinden dün döndü. Son çıkan kararla seferler iptal olunca kendisini dün hangara aldılar da.”