Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

(1) Cumhuriyet tarihimizin yargı ayıpları ve yarattığı kaoslar...

Tarih: 16 Eylül 1961...

O gün...

DP iktidarında biri maliye bakanlığı (Hasan Polatkan...).

Diğeri ise dışişleri bakanlığı (Fatin Rüştü Zorlu) yapmış iki eski bakan:

Yargı kararıyla idam edildi...



Tarih: 17 Eylül 1961...

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni 10 yıl süreyle başbakan olarak yönetmiş bir politikacı (Adnan Menderes) yargı kararıyla asılarak katledildi...



Tarih: 6 Mayıs 1972...

Üç üniversite öğrencisi (Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan...).

“Müesses nizamı yıkmak amacıyla eylem” yaptıkları iddiasıyla...

Ve yargı kararıyla:

Darağacında can verdiler...



1981/1982 yıllarının...

Değişik ay ve günlerinde...

Yargı kararlarıyla:

50 genç idam edildi...



Tarih: 26 Mart 1999...

Dönemin, yargı kararıyla görevden alınan İBB Belediye Başkanı R. T. Erdoğan, Siirt’te bir mitingde okuduğu şiirle:

“Halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” gerekçesiyle...

Ve tabii ki yargı kararıyla:

Hapse atıldı...





Bunlar...

Cumhuriyet tarihimizin en etkin yargı ayıpları...



Ve iki gün önce...

Yeni bir yargı ayıbı daha eklendi siyasi tarihimize...

Nasıl mı?..

Lütfen “2” numaralı yazımı okuyunuz...

(2) YARGITAY’IN BU KARARI NEYİ ANLATIYOR?..


Elbette arada...

“Facia” diye niteleyebileceğimiz...

Siyasi tarihimize “utanç belgeleri” olarak geçen başka yargı kararları da oldu...

Ancak...

İki gün öncesine kadar en büyük yargı ayıplarımız bu kararlardı...



İki gün önce açıklanan...

Ve...

Son yargı ayıbını anlatan haber şöyle:

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 28 Şubat davasında aralarında Çetin Doğan ve Çevik Bir’in de bulunduğu 14 sanığa verilen mahkûmiyet kararlarını onadı.

Dairenin kararı, yargılamayı yapan Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilecek.

Mahkeme de cezası onanan sanıklar hakkında, cezanın 3 yıldan fazla olması nedeniyle yakalama kararı çıkaracak...

Sanıklar daha sonra cezaevine konulacak.





Peki...

Yargıtay’ın bu kararı neyi anlatıyor?..

Lütfen 3 numaralı yazımı okuyunuz...

(3) BU HÜKMÜN KURULMASI İÇİN BASKI YAPANLAR UNUTMASINLAR Kİ...


Şimdi, buradan tüm hukukçulara...

Ve...

Parlamentomuzda görev yapan tüm milletvekillerine soruyorum:



Yargıtay’ın aldığı bu karar...

Bu haliyle:

“TSK’na kumpas kurdukları, rejimi ve meşru Cumhuriyet hükümetini yıkmak için darbe girişiminde bulundukları” iddiasıyla suçlanan...

Ve...

“FETÖ” olarak tanımlanan “İslâmcı çete”yi aklamış olmuyor mu?..



Ve bu hüküm:

Yasalarımızdaki “Zaman aşımı” kuralı ihlal edilerek...

Ve...



Evrensel hukuka göre:

“Kanunlar makabline şamil olamaz/Yasalar geriye dönük uygulanamaz” kuralı da hiçe sayılarak...

Ve...



Adaletin yerine:

Kişisel kin ve nefret konularak...

Yani...

İntikam duygusuyla kurulmadı mı?..



Ancak...

Bu kararı alanlar...

Ve...

Bu hükmün kurulması için baskı yapanlar unutmasınlar ki...



Lütfen 4 numaralı yazımı okuyunuz...

(4) NAMUSUM VE ŞEREFİM ÜZERİNE YEMİN EDERİM Kİ:


Adına “28 Şubat Darbesi” denilen süreçte ben...

Dönemin en yüksek tirajlı gazetesi Akşam’daki köşemde...

Refahyol Hükümeti’nin en önde gelen koruyucularından biriydim...

Ama...

Namusum ve şerefim üzerine yemin ederim ki:

Refahyol Hükümeti darbeyle düşürülmedi...





Dönemin Başbakanı ve RP Genel Başkanı Erbakan...

Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ile imzaladığı koalisyon protokolü gereği istifa etti...

Çünkü...



Protokole göre...

Birinci görev yılının sonunda (Ki tam bir yıl dolmuştu) yeni hükümeti Çiller’in kurması gerekiyordu...



O günleri hatırlamayanlar:

“Neden yeni hükümeti Çiller kurmadı?” diye sorabilir...



Onu da “5” numaralı yazımda okuyun lütfen...

(5) ERBAKAN VE ÇİLLER; CUMHURBAŞKANININ YETKİLERİNE İPOTEK KOYMUŞLARDI...


RP ile DYP arasında imzalanan koalisyon protokolüne göre...

İlk yılın sonunda başbakanlık görevi, koalisyonun diğer ortağı olan partinin genel başkanına devredilecekti...



Oysa böyle bir şey anayasaya göre hiç mümkün değildi...

Çiller kurmadı çünkü...

Protokol en başından beri yanlıştı...

Çünkü protokol...

Cumhurbaşkanının anayasal yetkilerine “ipotek”
koyuyor...

“Ey Cumhurbaşkanı... Bizi dinle... Sen biz kimi istersek onu hükümeti kurmakla görevlendireceksin” diye Cumhurbaşkanı’na talimat veriyordu...



Bu açıdan bakıldığında protokol hükümsüzdü...

Cumhurbaşkanı’nı bağlayıcı hiçbir yasal yönü yoktu...



Yani...

ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ın Yeni hükümeti kurmakla görevlendirilmesi...

Tamamen anayasaya uygun bir karardı...

Çünkü...

Anayasamıza göre...

Cumhurbaşkanı hükümeti kurmakla kimi görevlendireceğine ilişkin:

İnisiyatif ve tercih hakkına sahipti...



İşte bu nedenlerle...

O günlere “darbe” veya “darbe girişimi” denilmesini asla kabul edemem...

(6) 28 ŞUBATTA HAPSE GİREN BİR KİŞİ VARDI VE O DA...


“28 Şubat Süreci” denilen o süreçte:

Hiçbir gazeteci hapse atılmadı...

Hapse giren kişi ise:

“Gazeteci” değil:

Azılı bir İslamcı terör örgütü şeflerinden biriydi...



Ya da şöyle söyleyeyim:

İslamcı terörün Öcalan’ı idi...



Nitekim o kişi, AKP iktidarının ilk 12 yılında tahliye edilmedi...

Demek ki...

AKP için de bir terör örgütü lideriydi...

(7) AYIPTIR, GÜNAHTIR VE SUÇTUR...


Adını 28 Şubat 1997 günü yapılan MGK kararlarından alan süreçte eğer varsa suçlu:

Erbakan ve Çiller’dir...

Çünkü...



O gün...

MGK’da alınan “tavsiye kararlarını uygulayacaklarına” ilişkin alınan tavsiye kararını imzaladılar...



RP-DYP Hükümeti ise düşürülmedi...

Erbakan istifa ettiği için...

Anayasa gereği hükümet düşmüş oldu...



Mesut Yılmaz Hükümeti, parlamentodan güvenoyu alarak göreve başladı...

Ve...

Görev yaptı...



Askerler ve medya bütün bu yasal olayların neresinde var?..

Hiçbir yerinde yok...



Ayıptır...

Günahtır...

Ve...

Mevcut anayasamıza göre de...

Mevcut yasalarımıza göre de suçtur...

(8) DEVRİ SABIKLAR YARATILACAK


Erdoğan’ın (Bilhassa) cumhurbaşkanlığı sürecinde yargı öyle kararlar aldı ki...

Bu kararlar gelecekte içtihat oluşturacağı için...

Günümüz muktedirleri de...

Zaman aşımı dikkate alınmaksızın ve...

Yeni çıkarılacak kanunlar (Tıpkı günümüzde olduğu gibi) geriye doğru işletilerek:

“Devri sabıklar” yaratılacaktır...



Demek istemem o ki...

Erdoğan dönemi yargısı...

En büyük zararı...

Bugünün muktedirlerine verdiğini bilmiyorsa:



Görevliler hukukçu değil...

Biliyorlarsa amaçları:

Erdoğan başta olmak üzere...

Bütün çalışma arkadaşlarının ömürlerinin kalan günlerini...

Cezaevlerinde geçirmeleri için:

İçtihat yaratmak...

(9) İSLÂMCI SİYASET, MAĞDUR GÖRÜNMEK İÇİN...


28 Şubat Süreci’nin bir askeri darbe olmadığının en somut kanıtı...

O günlerde...

Ve hem de...

Refahyol Hükümetini en çok eleştiren Hürriyet Gazetesi’nin manşetinde yer alan başlıktı:

“Bizden bir şey beklemesin, silahsız kuvvetler halletsin...”.



Bu cümle...

Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı oramiral Güven Erkaya’ya aitti...

Ortalıkta dolaşan “askerler darbe hazırlığında” dedikoduları için ne düşündüğü sorulduğunda söylemişti...



Oramiral demek istiyordu ki:

“TSK darbe yapmaz... Hükümetten memnun olmayan halk bu işi sandıkla çözsün...”.



Ama...

İslâmcı siyaset, mağdur görünmek için...

Bu harika cümleyi bile istismar etti...

(10) BAKALIM YÜREKLİ BİR SAVCI ÇIKACAK MI?..


Yeni Yüzler Partisi diye bir parti kurulmuşmuş...

Kurucuları arasında ben de varmışım...



Hani yalan olur ama...

Bu kadar da olmaz...



Peki bu yalanı üfürenler kimler?..

Semih Yalçın ve Feti Yıldız isimli iki “hergele” (Onlar da benim için aynı sıfatı kullanıyorlar...).



Asıl amaçları...

Tetikçilerine:

“Şu isimlerin işlerini bitirin” diye medya yoluyla talimat vermek tabii ki...



Bakalım yürekli bir savcı çıkacak mı?.