Korkusuz
Can Ataklı

Yıldırım seçim itirazlarını işlerine geldiği gibi yaptıklarını itiraf etti

YENİ ÖĞRENDİM

Yıldırım seçim itirazlarını işlerine geldiği gibi yaptıklarını itiraf etti


Televizyonda beklenen tartışma bitti.
Konunun galibi mağlubu var mı tartışması yapmak bile istemiyorum.
Çünkü böyle bir durum doğmadı.
Açık üstünlük sağlayan olmadı.
Zorlama yorumlar yaparak bir tarafı iyi bir tarafı kötü gibi göstermenin de alemi yok.
Ancak Binali Yıldırım’ın konuşmalarından ve tavrından bir gerçek daha ortaya çıkmış oldu.
Bu iktidar bir kibir abidesi gibi.
Demokrasiyi ve hukuku sadece kendi işine geldiği gibi yorumluyor ve daha da fenası iktidar gücünü kullanarak bu konuda yaptırımlar da uygulayabiliyor.
Bunun net bir örneğini Binali Yıldırım gösterdi.
Seçimlerin aslında iptal edilmesini pek istemediklerini ve iptal edilmeyebileceğini söyledi Yıldırım.
Dediğine göre “Eğer CHP oyların yeniden sayımına itiraz etmeseydi sorun çoktan bitmişti.”
Düz mantıkla bir hesap yapıyor Binali Yıldırım ve diğer AKP’liler.
Bir iki ilçede yapılan “yeniden sayım sonucu” AKP’nin oylarında yükselme olmuş.
Bu oylar yüzde 10’a karşılık geliyormuş.
Diğer yüzde 90’da sayılsa demek ki AKP yüz binin üzerinde fark atacakmış.
Böyle bir hesap nasıl yapılır bilemiyorum.
Zaten itiraz edilmiş iki ilçedeki sonuçların diğer ilçelerde de aynen karşılık bulacağını hangi istatistik bilimi söylüyor acaba?
Ama benin burada asıl üzerinde durduğum konu başka.
Seçimler YSK tarafından sandık kurulu başkanlarının yasaya uygun seçilmemesi nedeniyle iptal edildi.
YSK’nın gerekçeli kararında oyların çalınması, kaydırılması, yok edilmesi yok.
Seçimin tekrarına tamamen teknik nedenlerle karar verilmiş durumda aslında.
AKP adayı “Oylar sayılsa seçimler iptal edilmezdi” diyerek aslında ortada suç olsa bile bunu görmezden geleceklerini itiraf ediyor.
Tabii bir başka komik nokta ise şu;
Binali Yıldırım sanki seçimlerin iptal edilmesi tamamen YSK’nın inisiyatifinde yaşanmış gibi konuştu ve CHP’yi YSK’yı baskı altına almakla suçladı.
Bu nasıl YSK ise CHP’nin baskısı altına giriyor ama bu partiden kazandığı belediye başkanlığını alıp seçimlerin tekrarına karar veriyor.
Neresinden bakarsanız bakın tutarsızlık.
Neresinden bakarsanız müthiş bir kibir.
Neresinden bakarsanız güç sarhoşluğunun verdiği şımarıklıkla yapılan itiraflar.

İRONİ

F-35 sorunu kendiliğinden çözülmüş oldu


İktidara çok bağımlı olmak gözleri körelttiği gibi aklı ve zekayı da silip götürüyor galiba.
Pazar günü Hürriyet’in internet sayfasına konan bir haber ve bunun veriliş tarzı bu görüşümü doğruluyor.
Habere göre F-35 uçakları aslında sanıldığı kadar iyi değilmiş.
Ciddi bir Amerikan bilim dergisinde yayınlanan makalede F-35 uçaklarında 13 teknik hata bulunmuş.
Defense News, F-35 savaş uçağı programındaki teknik hataların düzeltilmemesi durumunda bunun pilotların hayatını riske atacak ve uçuş misyonlarının tamamlanmasını engelleyecek bir hâl alabileceğini belirtmiş.
Habere göre, Pentagon yetkililerinin yıllardır şikayet ettiği F-35 programındaki sorunlar, tahmin edilenden daha büyük boyutta olabilirmiş. Birinci derece olarak sınıflandırılan 13 teknik hatadan 9 tanesinin çözülmesi ya da ‘ikinci sınıf’ kategorisine indirilmesi planlanıyormuş.
Makalede söz konusu sorunlara örnek olarak F-35B ve F-35C pilotlarının uçak gövdesine zarar gelmemesi için hızı sınırlaması, kokpit basıncının pilotlarda kulak ağrısına ve acıya sebep olması, süpersonik uçuşların uçağın kaplamasına zarar vermesi ve uçakta zaman zaman yaşanan yalpalamanın pilotlar tarafından kontrol edilememesi belirtiliyormuş.
İlk bakışta sıradan bir haber gibi.
Ama Hürriyet bunu “Gördün müüüü?” tavrıyla veriyor.
Büyük bir memnuniyet belirtiliyor kamuoyuna “Bu uçaklarda iş yokmuş meğer” mesajı veriliyor.
Eğer durum buysa çok güzel.
Çünkü sorun kendiliğinden çözülmüş oluyor.
S-400’e karşı F-35 kartı demek ki kullanılamayacak bize karşı. Üstelik ne kadar güzel bir gelişme ki böyle kötü uçakları almamış olacağız, paramız bizde kalacak.
Bunlar iyi de “gördün müüü?” tavrını koyanların unuttuğu şu; Bu uçakların yapımında biz de varız. Yani eğer bu uçaklar gerçekten anlatıldığı gibi berbatsa bunda payımız var. Yani paramız uçup gitmiş bile.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Küçükkaya ne kadar tarafsız olduğunu anlatmak isterken çok bocaladı


Binali Yıldırım Ekrem İmamoğlu tartışmasında gözler elbette sunucu İsmail Küçükkaya’nın da üzerindeydi.
“Nasıl sunacak, taraf tutacak mı, programı iyi götürecek mi?” soruları program boyu yanıt aradı.
Ben de bu konuda görüşlerimi sıralayayım.
- Genel olarak iyi değildi.
- Büyük beklenti oluşmuştu ama izleyici pek heyecan duymadı.
- Sorular çok iyi değildi.
- Taraf tutulmadı ama Binali Yıldırım’ın kollandığı söylendiğinde bu çok yanlış olmaz.
- Önceden planlanan zaman çizelgesine uyulamadı.
Bana göre en büyük hata İsmail Küçükkaya’nın “ne kadar tarafsız olduğunu göstermek için” çırpınmasıydı. Neredeyse her soruya “Aynı soruyu soracağım, biz tarafsız gazetecileriz, biz sadece soru sorarız” gibi ön girişler yapması ve lafı uzatması sıkıcı olduğu kadar biraz suniydi de.
Küçükkaya her sabah kendi programında neyi nasıl soruyorsa öyle sormalıydı. Birkaç soruda haksızlık etti. Binali Yıldırım’a “Cemaat yurtlarında kalıp kalmadığını” veya “Gülen’le görüşüp görüşmediğini” İmamoğlu’na da aynı soruyu sormasını gerekçe göstererek sorması tuhaftı.
Yıldırım’ın Gülen’le ilgili yaptığı ateşli konuşmaları üzerinden soru sorulmalıydı.
Mal varlığı konusuna yanlış yerden girdi. Her kamu görevlisi zaten mal varlığı listesi veriyor.
İki adaya sorulması gereken “Siyasete başladığınız günle bugün arasındaki değişiklik nedir?” sorusuydu.
Küçükkaya’nın programdan sonra dün eleştirileri cevaplarken söyledikleri ise bana çok şaşırtıcı geldi. Şöyle demiş Küçükkaya; “Kavga-dövüş çıkmadı o güzel oldu. Eleştirilere açığım. Her soruyu da sordum. Format bana ait değildi. Bu bana tebliğ edilen bir görevdi. Sorumluluklarımız vardı.”
Peki nerde kaldı bağımsız gazetecilik?
Hani formatı da soruları da kendisi hazırlamıştı?
Ayrıca politikacıların format ve soruları önceden vermesini kabul etmek ne anlama geliyor?
Neyse, çok uzun yıllardır böyle bir program yapılmadığı için fazla da eleştirmeye gerek yok.
Dün geceden bütün gazeteciler gereken dersi almıştır umarım.

OKURDAN MESAJ

İSPARK’ta 10 lira için rehin kalan İstanbullu


Bir okurum başından geçen bir olayı anlatmış.
Mesajın okurumdan geldiği gibi yayınlamam mümkün değil, çünkü uzun anlatmış kısaltmaya kalksam anlamı kalmayacak bu nedenle ben özetledim.
Konu şu; okurum geçtiğimiz salı günü Fenerbahçe’deki İSPARK’a aracını bırakmış.
Eşiyle birlikte sahilde gezdikten sonra arabasını almaya gelen okurum bir de bakmış nakit parası yok.
“Kapıyı açarsanız bir banka bulur para çeker gelirim” demiş.
Ancak İSPARK görevlileri “Hüviyetini bırak da git, yoksa çıkamazsın” demişler.
Bunun üzerine hüviyetini değil tüm cüzdanını bırakıp çıkmış, bankasının ATM’sini bulmuş para çekmiş gelip park parasını ödedikten sonra cüzdanını alıp gitmiş. Okurum buna haliyle çok alınmış.
Yanında eşiyle birlikte sanki 10 lira için kaçmaya çalışan biri durumuna düştüğü için kendini aşağılanmış hissetmiş.
Tabii belki “Oradaki görevli ne yapsın, adamın otoparktan çıktıktan sonra geri geleceği ne malum” diyebilirsiniz.
Bu mümkün tabii de acaba “aaa para almamışım, çekip de geleyim” diyerek para ödememeye çalışan kaç kişi olabilir ki? Bazen görevlilerin insiyatif kullanması küçük mutluluklar yaratabilir.

KOMİK

Bahçeli kendini çok güldürdü


Hafta sonu sosyal medyada en çok izlenen görüntülerin başında MHP genel başkanı Bahçeli’nin İstanbul’a “mitil atmak” üzere kalabalık bir konvoyla geliyordu. Görüntüleri MHP Genel Merkezi paylaşmış.
Bahçeli’nin heyetinin yol görüntüleri güçlü bir mehter marşı eşliğinde sunuluyor. Güzel de, sosyal medyayı kontrol etmek çok zor tabii. Bahçeli’nin bir yandan “beka” diyerek “milliyetçiliğini” vurgulaması ama her birinin fiyatı birer milyon liranın üzerindeki çok lüks yabancı araçlarla gösteri yapması sosyal medyanın diline düşüverdi. Kurtlar Vadisi filminden çıkma görüntülerle toplumu etkilemeye çalışırken Bahçeli ve MHP kendini çok güldürdü. Üstelik “mitil atılıyor” dedikten bir gün sonra Bahçeli’nin tekrar Ankara’ya dönmesi ise ciddi alay konusu oldu. Sosyal medya kullanıcıları “Sırf Erdoğan’a yaranmak için lüks araçlı, mehterli gösteri düzenlenirken ne beka kaldı akılda, ne Kürdistan, ne Pekeke ne ekümenik tepkisi” yorumları yaptılar.