Korkusuz
Mustafa Kanarya

Umutlar kırılmasın

MALUM, kulüplerimiz borç batağında. UEFA enselerinde. Eskisi gibi bol keseden harcama devri bitti. Özellikle İstanbul’un 3 büyük kulübü en az maliyete en iyi oyuncuyu alabilmek için dünyanın dört bir yanını tarıyor. Transfer kriteri basit ve net: Genç, mümkünse bonservisi elinde, olmadı kiralık. Böyle oyuncu bulmak kolay mı? İyi futbolcular daha çok göz önünde olabilmek için İngiltere, İspanya, Almanya veya İtalya’da oynamak istiyor. Anadolu kulüplerinden de eskisi kadar oyuncu yetişmiyor. Hal böyle olunca genç oyunculara yatırımlar başladı. Gurbetçiler alındı. Altyapıdan oyuncular, mecburiyetten A takımlara çıkarıldı. Hepimiz 22-23 yaş ortalamasında kadroları izlemeyi isteriz istemesine de bu çocuklar bu sorumlulukları almaya hazır mı? Aslında asıl sorulması gereken, gençlerin psikolojik olarak A takımın yükünü kaldırıp kaldıramayacağı. “Aslanım, koçum, yaparsın, parçalarsın” şeklinde mi motive edilecek bu gençler? Aylık kazançlarının yanına eklenen 0’ları nasıl değerlendirecekler? Bu çocukları kim yönlendirecek? Ekonomik gelişimleri ile eğitsel ve kültürel gelişimlerini aynı paralelde sürdürebilecekler mi? 18-22 yaş arası döneminizi hatırlayın. Yaptığınız hataları. “Gençlik işte” diye savuşturduğunuz şeyleri... Şimdi bu yaş grubundaki çocuklardan 20-30 milyon taraftarı mutlu etmelerini, kulüplerin kurtarıcıları olmalarını bekliyoruz. Tecrübe, hayatta yaşananların birleşimidir. Hata yapacaklar, moral bozacaklar, yere düşecekler. Eğer onlar bu camiaların umutlarıysa, evlatlarıysa, taraftarın da bir baba, abi şefkatiyle yaklaşması gerekmez mi bu gençlere? Hatalarından dönmeleri için yol göstermeleri, düştüklerinde ellerinden tutmaları... Demem o ki, sabır lazım, eğitim lazım. Kulüpler batakta. Öyle üç-beş yöneticiyle, 15-20 futbolcuyla düzelmez işler. Aile olabilen, kenetlenebilen, en kötü günde bile omuz omuza verebilen camia bu bataktan çıkar. Gerisi lafü güzaf...