Korkusuz

Üç harfli BOP

Üç harfli BOP
AKP Genel Başkanı Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak devletin tüm olanaklarını kullanarak seçim kampanyasını tek başına yürütüyor.
Bunu engelleyecek hiçbir güç yok.
Erdoğan özel ve kamu medyasının % 95’ini kontrol ediyor ve bunu hiç kimse engelleyemiyor.
Dünyada benzeri olmayan rezil bir medya.
RTÜK Halk Tv ve Tele1’in peşinde.
Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan, ortağı Bahçeli, AKP’li bakanlar ve medya muhalefetin lider ve adaylarını tehdit edip duruyorlar.
Türlü türlü hikayeler.
Havaya ve tansiyona bakılırsa neredeyse herkes içeri atılacak.
YSK üç maymunu oynuyor.
Pazar’a kadar her an her şey olabilir!
Herkes tedirgin.
Böyle bir durumda seçimin eşit ve adil olup olmadığına Trump karar versin.
O da gider dostu Suudi Prens Muhammed’e danışırsa hapı yuttuk.
Prens Hazretleri hayatında seçim sandığı görmediği için Kuzey Kore lideri Kim Yong-Un’dan görüş isterse işler toptan karışır.
Bu işin şakası ama durum çok ciddi.
Seçimler yerel ama Cumhurbaşkanı Erdoğan herkese savaş ilan etmiş durumda.
Anayasa devre dışı.
Muhalefet çaresiz ya da hareketsiz.
Belki de karşı tarafın sinirini bozmak için.
İnsanın aklına bin bir kurgu geliyor.
Kimin neden neyi nasıl yaptığını bilen yok.
Olan seçmenlere oluyor.
Öyle bir hava yaratıldı ki sandığa gitmek vacip oldu.
Artık küsmenin, darılmanın, korkmanın, sinmenin ve ‘ben bu işten bıktım sıkıldım’ demenin alemi yok.
Herkes gidecek ve oyunu kullanacak.
Bir sonraki seçim 4 yıl sonra.
Ya herkes söylemek istediğini şimdi söyleyecek ya da ömür boyu susacak susturulacak.
Bu gerçek ancak bu kadar açık ve net bir cümleyle söylenebilir.
Sekiz yıldır buna benzer cümlelerle benzer gerçekleri yazıp anlatmaya çalışıyorum.
İç ve dış politikada.
Herkes bilinçli ve kararlı davranmak zorunda.
Bir oy bin ‘Ah’a bedel.
Herkes çevresindeki insanları ikna edecek.
Hiçbir oy boşa gitmemeli.
Nerede kimin kazanma şansı varsa orada oylar ona verilmeli.
Bu bir particilik meselesi değildir.
Elbette normal koşullarda herkes gönül verdiği partiye oyunu verebilir ve vermelidir ama bu seçim başka bir hikaye.
Kazanma şansı neredeyse eksi sıfır olan partilerin adaylarına bir tek oy gitmemeli.
Bu bir beka değil demokrasinin kader seçimidir.
Oylar özgürlükler için verilmelidir.
Türkiye Ortadoğu ülkesi olmasın değil.
Türkiye’ye Arap İşi Demokrasi (*) gelmesin diye.
Türkiye’de emperyalist oyunlara dur diyebilmek için.
BOP ve Arap Baharı tezgahlarını bozmak için.
İlgisi yok ama anlatayım.
Saddam’ın 1979’da Başkan olmasına destek veren ABD bir yıl sonra onu İran’a saldırttı. 8 yıl süren savaştan sonra Saddam bu kez komşu Kuveyt’i işgal etti. Saddam’ı Kuveyt’ten çıkaran ABD 12 yıl süreyle Irak’a ambargo uyguladıktan sonra 2003’te gidip bu ülkeyi işgal etti ve bölge darmadağın oldu.
Kuzey Irak’ta yarı bağımsız Kürdistan kuruldu.
BOP 2004’te ilan edildi.
Plan çok iyi işliyordu.
Ülkeyi yönetmek için görevlendirilen Bremer Irak için federal bir anayasa hazırladı ve halka kabul ettirildi.
Anayasaya göre Irak tek seçim bölgesi kabul edildi ve yapılan seçimlerde Şiiler, Sünniler, Kürtler ve Hıristiyanlar ülkenin her yerinde oylarını kendi partilerine verdiler.
Ülke dinsel, mezhepsel ve etnik olarak ayrıştırıldı.
Herkes herkesi kırdı ve IŞİD 2014’te çok kolay Irak’ın üçte birini işgal etti.
Benzer oyun Suriye’de yani Fırat’ın Doğusunda oynanmak isteniyor.
Sırada Türkiye var.
Arap Baharı işte böyle bir tezgah.
Şekil şema hiç önemli değil ama oyun devam ediyor.
Kim nasıl bozar bilinmez ama seçimde sizin de söyleyecek tek bir sözünüz olsun:
Evet ya da Hayır.
Kim’e dersem kopya vermiş olurum ama ben şu üç harfli BOP’dan gıcık almıştım.
Arap Baharı’na da ilk günden ‘Kanlı’ demiştim.

...

(*)  : Geçen hafta yayınlanan son kitabımın adı.