Korkusuz
Ümit Zileli

Sömürgeci uygar Batı

Batı deyip geçmeyin; çok önemli özellikleri var;
-Batı ölümüne menfaatçidir..
-Batı bugün demokrasinin ve uygarlığın  bekçisidir...
-Aynı Batı dün de bugün de çıkarları gerektirdiğinde vahşi ve gaddardır!..
-Batı tüm bu özelliklerinin sonucu kaypak ve güvenilmezdir..
Listeyi uzatabiliriz. En demokrat, en uygar geçinen Avrupa ülkelerinin yakın geçmişte dünyanın dört bir yanında uyguladıkları baskı ve vahşetin en somut örneklerini belgeleriyle gözlerine sokabiliriz..
Fransa’nın Cezayir’de, Vietnam’da, Hindiçin’de, İtalya’nın Etiyopya’da, Libya’da, İngiltere’nin Hindistan’da, Afrika’da  kurduğu kölelik düzeninden, Almanya’nın 2. Dünya Savaşı’nda yok ettiği milyonlarca Yahudi’den , işlediği akıl almaz, affedilmez günahlardan söz edebilir, topunu lanetleyebiliriz..
Dünyanın efendisi olmakla övünen bu ülkelerin gizli antlaşmalarla ülkeleri, ekonomik zenginlikleri nasıl paylaştıklarını da tokat gibi yüzlerine çarpabiliriz..
Yıllar yılı sırf işlerine geldiği için Ortadoğu’yu, Afganistan’ı, Bosna’yı kan ve ateş denizine çevirdiklerini, İran-Irak Savaşı’nı kışkırtarak bir milyondan fazla insanın ölümüne neden olduklarını da anlatabiliriz..
Soykırımın, hem de en profesyonel şeklini dünyanın dört bir yanında nasıl acımasızca uyguladıklarını üstelik canlı tanıklarıyla ilan edebiliriz..
Yeter mi?.. Daha ciltler dolduracak kadar belgeyi, bilgiyi bir çırpıda sayabiliriz..
-Peki ne fark eder?!..
Yeni bir dünya, adaletli paylaşım lafları mide bulandıracak denli palavra!.. Dünya hala güçlünün güçsüzü yuttuğu, kedi-fare oyunu oynadığı dünya!..
Bugünün dünyasının dünkü dünyadan tek bir farkı var.. O zaman iki kutupluydu, bugün tek kutuplu!.. Sovyetler Birliği yenildikten ve parçalandıktan sonra hızla gidilen yeni oluşumun büyük patronu ABD.. Kuyruğunda dolaşanlar da Avrupa’nın eski emperyalistleri.. bunlara bir de Japonya ile Rusya’yı ekleyin.. Sonuç:
-G8’ler... Yani gelişmiş, yani zengin 8 ülke!..

Her zamanki iğrenç oyun!..


Gerçi Rusya bu tabloda biraz sırıtıyor. Ama ne yapacaksınız; korku dağları bekler.. O da silah zoruyla bu tabloda yerini alıyor!..
Durumu böylece tespit ettikten sonra gelelim Türkiye’nin başına örülen yeni çorabın markasına!..  Marka Avrupa menşeili, ancak ABD ve Rusya’nın hesabına da deyim yerindeyse cuk oturuyor!..
Emperyalistlerin çok önemli bir özelliği daha vardır; yaptıkları yapacaklarının teminatıdır!.. Gözlerinizi kapayıp, hafızanızı biraz zorlayarak geçtiğimiz bir kaç ayı düşünün. Fransa’nın, “bayram değil seyran değil eniştem beni niçin öptü”  sorusuna yol açan “Ermeni Soykırımı Tasarısı” na bir anda mı gelindi?
-Tabii ki hayır!..
Suriye’nin Washington Büyükelçisi durup dururken “Hatay bizimdir” yollu açıklamalar yaptığında, Belçika’da Fransa benzeri “Ermeni soykırımını tanıma”  çalışmaları yapıldığında, Avustralya’da “Soykırım Anıtı” dikildiğinde  fırtınanın patlayacağı belli olmuştu!..
-Her zaman ki klasik taktik!..
Peki şimdi ne olacak?..
Çok açık; Türkiye dört koldan prese alınacak.. Dev bir mengenenin altında ezilecek de ezilecek.. Fransız meclisinde “Soykırım Tasarısı” onaylandığı sıralarda Avrupa Konseyi’nde çok daha vahim gelişmeler yaşandı. Ama gözden kaçtı. Konseyin, Göçmenler, Sığınmacılar ve Nüfus Komisyonu’nda bir dizi karar alındı. Hepsi çok vahim olan bu kararlardan yalnızca bir tanesi bile bu alçakça oyunun ne olduğunu anlatmaya yetiyor:
-Türkiye’nin Güneydoğu bölgesi bölünerek küçük valiliklere ayrılsın!..
Tabii, bölünsün, sonra efendilerimiz oralarda elçilik, konsolosluk açsın, bir sonra ki aşamada da  o topraklarda Ermeni, Kürt devletçikleri kurulsun!..
-Bunun adı “Sevr”dir!..
Bu iğrenç oyuna karşı çıkmak ise tüm aydınların, tüm yurtseverlerin namus borcudur..

Çeyrek yüzyıl sonra aynı oyun sahnede!..


Bu yazı yaklaşık çeyrek yüzyıl önce kaleme alınmıştı!..
Hedef Türkiye’ydi... Bugün hedef yine Türkiye!.. Tabii bu kez, daha düne kadar “Eş Başkanı” olmakla övündüğümüz Büyük Ortadoğu Projesi marifetiyle, bizimle birlikte 21 ülke daha hedefte!..
Uygar Batı(!) Ortadoğu’daki zenginlikleri, kaynakları ele geçirmek için “3. Dünya Savaşı” provası yaparken, bin yıldır diş biledikleri Türkiye’yi de parçalamak, ikinci bir İsrail’i, “Büyük Kürdistan’ı” bir hançer gibi sırtına saplamak için tuzaklar hazırlıyor, ülkeyi çıkılması olanaksız bir bataklığın içine çekebilmek için cansiperane bir uğraş veriyor!..
Yani ufak tefek değişiklikler, ilaveler dışında ana senaryoda değişen hiçbir şey yok!. Kısacası Türkiye Cumhuriyeti, hem içerde hem de sınırlarının ötesinde tarihinin en riskli, en acımasız ölüm kalım savaşını yaşıyor!.. Yapılacak tek şey ise, 100 yıl önce yaptığımızın birebir aynısıdır:
-Yeni Sevr paçavrasını da yırtıp tarihin çöplüğüne atmak!..