Korkusuz

Seçim hileleri

Seçim hileleri
Bir gazeteci olarak 1977’den bu yana bu ülkedeki tüm seçimleri izledim.
AKP’nin kazandığı 3 Kasım 2002 seçiminden Ağustos 2014’te yapılan yerel seçimler dahil.
Yerel bağlamda hilelerden her zaman söz edilirdi ama sonrasında tartışmanın boyutları çok farklılaştı.
Özellikle Eylül 2010’da yapılan ve FETÖ’cuların etkin rol oynadığı Anayasa Referandumu’ndan sonra.
16 Nisan 2017’de yapılan ve sistemi toptan değiştiren Anayasa Referandumu ile 24 Haziran 2018’de seçimlerin tek konusu vardı o da hile.
Dünyanın birçok ülkesinde seçim izledim ama bazı Afrika ve Ortadoğu ülkeleri hariç böylesi tartışmalı seçimler hiçbir yerde görmedim.
Aslında hileye de gerek olmamalı çünkü seçimler zaten adil ve eşit koşullarda yapılmıyor.
Toplumun genel inancıyla gerçekten hile varsa ortada ciddi bir sorun var.
Türkiye; Ortadoğu ülkesi ‘gibi’ olur.
Tersi kanıtlanmazsa ‘gibi’si fazla olur.
Seçimler yerel ama AKP üçüncü dünya savaşı çıktı çıkacak gibi davranıyor.
AKP kazanırsa belki de bu son yerel seçimdir.
Mısır örneğinde olduğu gibi Cumhurbaşkanı tarafından atanan valiler aynı zamanda belediye başkanlığı yapar.
Başka örneklere bakalım.
Libya’da Kaddafi ömür boyu ‘lider’di.
Yerelden parlamentoya kadar yapılan seçimlerde her zaman Kaddafi’nin ‘devrim komiteleri’ üyeleri kazanırdı.
Suriye, Irak, Tunus, Yemen, Cezayir seçimlerinde iktidar partilerinin özel kontenjanı vardı. Kontenjan dışındaki muhalefet partilerinin adaylarına istihbarat onay vermeliydi.
İnsanlar sandığa gitmediği için çoğu zaman sandık kurulları seçmen listelerinde adı yazılı ölüler adına pusulaları doldurup sandığa atardı.
Seçmen listeleri yenilenmediği için ölüler hep öyle dururdu.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ise çok daha ‘sempatik’!
Tek adaylı seçimlerde ‘evet’ ya da ‘ hayır’ demek zorundasınız.
Hayır da deseniz sonuç değişmiyor çünkü var olan Başkan genellikle % 98.9’la seçilirdi.
Ayıp olmasın diye bazen oranlar % 80’lere çekiliyordu.
Peki referandum nasıl yapılırdı?
Beyaz ya da açık mavi olan pusula ‘evet’ kahverengi olanı ise ‘hayır’.
Zarf ise şeffaf.
‘Hayır’ dediğinizde istihbarat gece kapınıza dayanır.
Uzatmayalım.
Arap ve Müslüman ülke demokrasileri genelinde böyle.
Konu aynı; cehalet, yoksulluk, avantacılık, din sömürüsü, korku ve vatan millet hikayeleri...
Onun için gelen gitmiyor.
Gitmeyenlerin arkasında ‘demokrasi abidesi’ ABD var.
Sultan, kral ya da emirler ayrı bir detay.
Önlerine bir ‘El’ koydunuz mu bu iş tamam.
El-Suud, El-Sani, El-Sabah, El-Nahyan, El-Halife, El-Said ve Ürdün’de El-Haşim.
Bonus olarak El-Nusra’nın lideri El-Colani ve IŞİD’in Halifesi El-Bağdadi.
Eller ayaklar birbirine dolanınca İslam coğrafyasının hali ortada.
Demokrasinin zırt dediği son delik.
Susturmak bizim elimizde.
Türkiye son umut.
En azından ‘Ben üzerime düşen görevi yaptım’ demek adım atmalı.
İşe yarar mı bilemem ama ya yararsa?
Örnek mi?
Hatırlayın 2014 yerel seçimlerinde önce AKP adayı Yakup Koçal’ın bir oy farkla kazandığı açıklandı.
İtiraz üzerine oylar yeniden sayıldı, bu kez CHP adayı Vefa Salman’ın altı oy farkla seçimi kazandığı duyuruldu.
AKP itiraz edince seçimler Haziran’da tekrarlandı ve Muharrem İnce ile tüm CHP’lilerin büyük katkısıyla sandıklara sahip çıkıldı ve Vefa Salman bu kez 228 oyla
kazandı.
Demek ki oluyormuş.
Hatırlıyorum da o gün oyların sayıldığı Adliye önünde en az on bin CHP’li toplanmıştı.
Kendi oylarına sahip çıkmak için.
Demokrasilerde oy onurdur.
Kendi vatandaşının oyuna sahip çıkan devletlerin demokrasisi gelişir sürekli ilerlerler.
Oyuna sahip çıkan vatandaş kendiyle gurur duyar özgür birey olmanın bilinciyle yaşar.
Ülke iyi olursa ‘benim de payım var’ der gururlanır kötüye giderse ‘bir nedeni de benim’ der yerin dibine girer girmeli.
Bu bir kültürdür, bilinçtir ve mücadelenin temel koşuludur.
Ülkeye, demokrasiye ve özgürlüğe sahip çıkmanın ön koşulu sandığa gitmektir.
Bazıları haklı olabilir ama gerekçe ne olursa olsun hiç kimse ‘Ben gitmezsem de olur’ diyemez.
Derse bu ülkeyi sevmiyor demektir.
Bedeli ne olursa olsun ben seviyorum.
Ya siz!