Korkusuz

Sayın Başkan

Sayın Başkan
15 Şubat 1999’de Rahmetli Ecevit basın toplantısı düzenleyip ‘Öcalan elimizde’ dediğinde ben BBC’nin muhabirliğini yapıyordum.
Canlı yayında ‘Bundan sonra ne olur’ diye sorduklarında ‘Sonu ya Çakal Carlos gibi olur silinir gider ya da Mandela gibi 26 yıl içerde kalır ama PKK bitmez’ demiştim.
‘Neden’ diye sorduklarında uzun uzun Türkiye ve bölge gerçeklerini anlatıp Batılı ülkelerin olası tezgahlarını anlatmıştım.
Öcalan 20 yıldır içerde, Suriye ve Irak dağıtıldı, YPG olarak PKK’nın 70-80 bin militanı var ve arkasında müttefikimiz ABD, Fransa, İngiltere ve İtalya var.
Afganistan ve Irak işgalinden sonra Haziran 2004’te BOP zirvesi toplanıp Türkiye; İtalya ve Yemen ile birlikte Demokrasi Komitesi Eş-Başkanlığı’na seçildiğinde bu işte bir bit yeniği var dedim, yazdım ve olası riskleri anlattım.
2010 sonunda Tun peşinden Mısır, Libya, Yemen, Bahreyn ve son olarak Suriye’de olaylar başladığında Batı buna ‘Arap Baharı’ adını koydu ben ise ‘Kanlı Bahar’ dedim ve Türkiye dahil bölgede yaşanabilecek olası tehlikeleri yazdım ve anlattım.
Sekiz yıl sonra benim sekiz yıl önce söylediğim her şey doğru çıktı.
Peki ben müneccim miyim?
Elbette hayır ama ben her olaya Türkiye içinden ve dışından bakmaya çalışıyorum.
Yani tüm detaylarıyla bölgesel ve uluslararası süreçleri gözeterek.
Biraz da sezilerime güvenerek.
Şimdi gelelim Sayın Başkan’a.
Ekrem İmamoğlu.
YSK bundan böyle nasıl bir karar alır bilemem ama içerde ve dışarda birçok kişi İmamoğlu’na geleceğin Başkanı olarak bakmaya başladı bile.
Daha erkene alınmazsa Haziran 2023’te Erdoğan’ın rakibi İmamoğlu olacak.
Elbette büyük hatalar yapmaz kendisinden beklenen performansı gösterirse.
Önümüzdeki süreçte içerde ve dışarda neler yaşanır bilinmez ama bugünün havasıyla İmamoğlu Cumhuriyet’in 100. Yılını kutlar ve bitti bitecek denilen Atatürk Cumhuriyeti’nin gücünü herkese kanıtlar.
Hikayeler çok karmaşık ama mücadele böyle bir şey.
AKP çok yanlış yaptı.
Erdoğan kendi ideolojisine uygun bir Türkiye yaratmak için plan yaptı, gereken her şeyi yaptı, sistemi değiştirip Başkan oldu, tek başına ülkeyi yönetti ve tam başarmak üzereyken işler karıştı.
Umut asla yok olmaz mucize olur yeniden doğar.
Hem de çok kolay.
Akşener’le birlikte Kılıçdaroğlu bu kez başardı.
Kutlamak gerek.
İstanbul ve diğer kentler için doğru aday bulup çıkardılar.
İnsanlara kaybettirdikleri umudu yeniden aşıladılar ve örgütlerle birlikte sandıklara sahip çıktılar.
Çok daha önemlisi toplumun geniş kesimlerini bir araya getirebildiler.
Türkleri, Kürtleri, Arapları, sağcıları, solcuları, milliyetçileri, Alevileri, Sünnileri, Hıristiyanları ve herkesi bir araya getirerek Erdoğan’ı yendiler.
‘Erdoğan’ diyorum çünkü seçim kampanyasını tümüyle AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olarak tek başına o yürüttü.
Hem de bildiğiniz o çok sert ve gergin söylemleriyle.
Gerek yoktu nitekim işe yaramadı.
AKP kaybetti ama Türkiye olduğu yerde duruyor.
PKK ülkeyi ele geçirmedi, terör hortlamadı, ezan susmadı, camiler yıkılmadı, Haçlılar gelip ülkemizi işgal etmedi, hiç kimse ülkesine ihanet etmedi ve zombiler her yeri basmadı...
Bu yenilgiden sonra AKP’nin işi zor.
Moralleri çöken yandaşlar her an dağılabilir.
Bunu söylemek için henüz erken ama AKP yokuş aşağı freni bozuk kamyon misali.
AKP artık 2011 öncesindeki AKP değil ve olmayacak.
AKP içerde ve dışarda çok hata yaptı.
Tarih ve diyalektik gerçekler AKP’nin önünü tıkayacaktır.
İçerde ve dışarda.
Alternatifsiz bir Türkiye’de herkes Erdoğan’a yöneliyordu.
Artık farklı bir Türkiye var.
Herkes bu yeni Türkiye’ye hazırlıklı olsun.
Anahtar sözcük:
Umutlu olmak, mücadele etmek ve başarmak.
Hiç hata yapmadan.
Yalnızca İstanbul’da değil CHP’nin kazandığı tüm yerlerde.
Dış nedenlerle olağanüstü bir gelişme yaşanmazsa bu yolun geri dönüşü olmayacak ve 29 Ekim 2023 çok farklı bir gün olacak.
Kesin öyle olacak.
Yazın bir kenara bu coğrafyada yepyeni bir Türkiye doğacak.
Her şeyiyle yeni.
Göreceksiniz.