Korkusuz

Palavracı millet

Palavracı millet
Müslüman ülkelerde iktidarlar dahil her yerde, her düzeyde ve her konuda çok sayıda palavracı var.
Çoğunluğun malzemesi din.
Saddam kanıyla Kur’an yazdırdı.
Kaddafi Yeşil Kitap’ında ‘Kur’an Toplumun Şeriatıdır’ dedi.
Hüsnü Mübarek ısrarla adının önündeki Muhammed’i kullanır kullandırırdı.
Tunuslu Zeynelabidin  Bin Alin Hazreti Ali’nin sülalesinden olduğunu söylerdi.
Fas Kralı Hasan anayasal olarak Emir ül müminin’dir.
Örnekleri çok.
Liderler öyle olunca halkları da ha çamur oluyor.
İşte size taze bir örnek.
7 Aralık 2017’de, Başkan Trump Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyınca Müslüman ülkelerde ‘kıyamet koptu’!
Palavradan.
Bir hafta sonra İslam İşbirliği Örgütü Dönem Başkanı Erdoğan Müslüman liderleri İstanbul’a çağırdı.
57 üye ülkeden 48 ülke katıldı ve bu ülkelerden sadece 15’i devlet başkanı düzeyindeydi.
Örgüt merkezinin bulunduğu Suudi Arabistan bakan yardımcısı düzeyinde katıldı.
Toplantıda acayip nutuklar çekildi ve Trump’a tehditler savruldu.
Palavradan.
On gün sonra Trump’ın kararını görüşmek üzere BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada 128 ülke kararı kınadı, 25 ülke çekimser kaldı ve 9 ülke karşı çıktı.
128 ülkeyi gören Trump’ın ödü koptu (!) ama geri adım atmadı.
Trump ,Yahudi olan damadı Kushner’i görevlendirerek Tel Aviv’deki elçiliğini Kudüs’e taşıdı.
Peki ne zaman?
Gıcıklığına 14 Mayıs 2018’de.
İsrail Devleti’nin 70. Kuruluş Yıldönümünde.
18 Mayıs 2018’de Erdoğan bir kez daha Müslüman liderleri İstanbul’a çağırdı ama bu kez 9 lider gelmişti ve geri kalanlar farklı düzeydeydi.
Çoğu da palavracıydı.
Durun hikaye bitmedi.
Müslümanların palavracı olduğunu gören İsrail bu kez daha provokatif bir adım attı.
19 Temmuz 2018’de toplanan İsrail Parlamentosu “Yahudi ulus devleti” yasasını kabul etti. Buna göre  İsrail yalnız ve yalnız Yahudilerin ülkesidir ve Kudüs yüzde yüz Yahudilerin ebedi, tarihi ve dini başkenti olacak.
Yani şu anda İsrail sınırları içinde yaşamakta olan yaklaşık iki milyon Filistinli zaman içinde kovulacak.
Bunların yaklaşık iki yüz bini Kudüs’te.
İsrail’in hiç acelesi yok.
21 Ağustos 1969’da Mescid- Aksa yakıldığında bile sesini çıkarmayan Müslüman ülkeler artık ne yaparsa palavradır.
Osmanlı Filistin’den çekildiğinde bu topraklarda 80 bin Yahudi vardı ve bu sayı bugün 7 milyona yaklaşıyor.
Durum böyle giderse bir 70 yıl daha sonra dünyanın bütün Yahudileri (15 milyon) Nil’den Fırat’a kadar bölgeyi ele geçirir ve Büyük İsrail Devleti’ni kurarlar.
Durun durun hikaye bitmedi.
Cuma gecesi toplanan BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamadı İsrail saldırılarını görmemezlikten gelen ABD ‘Gazze’den İsrail’e füze gönderen Hamas ve İslami Cihad’ın terör örgütleri olarak tanımlanmasını ve iki örgütün kınanmasını’ istedi.
Yapılan oylamada 87 ülke kararı destekledi, 57 ülke karşı çıktı, 33 ülke çekimser kaldı ve 19 ülke oylamaya katılmadı.
Üçte iki çoğunluk elde edilmediği için karar geçmedi ama Müslümanların palavrası devam etti.
Meğer biz ABD’ye ‘büyük bir tokat’ atmışız da haberimiz yok.
Oysa 23 Aralık 2017’de Trump’ın kararına karşı oy kullanan 128 ülkeden bu kez yalnızca 57’si ABD’ye karşı net tavır koyabildi. Geri kalan üye ülkeler destek vererek, çekimser kalarak veya oylamaya katılmayarak dolaylı-dolaysız İsrail’den yana oldu.
Ama olsun biz Müslümanlar ‘Zafer kazanmıştık’!
Hayatımız palavra.
Müslümanların ilk kıblesi Kudüs gibi önemli bir konuda bile çoğunluk yalan söylüyorsa varın siz düşünün halimizi.
Ben Mavi Marmara konusunda bir tweet attım diye ceza aldım.
Türkiye Mavi Marmara davalarını neden düşürdü?
Türkiye 12 Mayıs 2010’da İsrail’in OECD üyeliğini neden veto etmedi?
Türkiye 4 Mayıs 2016’da İsrail’in NATO merkezinde ofis açmasına neden karşı çıkmadı?
Nedenler çok ama yanıtı hem var hem yok.
Var olsa da işe yaramaz çünkü biz palavrayı çok severiz.
En büyük yeminlerle.
Ekmek Mushaf çarpsın.