Gerçekten de aynen başlıktaki gibi oldu...

CHP Genel başkanı ve AKP’li Cumhurbaşkanı, dün İstanbul’da yaşanan kepazelik sırasında bedenen bir araya gelmeden o beklenen görüşmeyi yaptılar ve aslında “görüşmeye değecek” hiçbir ortak değer olmadığını anlatan çirkin görüntüler arasında bu görüşme daha yapılmadan sona erdi!

Onbinlerce polis, tamamen kapatılmış yollar, biber gazı, tazyikli su, plastik mermi gölgesinde 1 Mayıs kutlamasının yapılamayacağı gün gibi aşikar olmasına karşın, DİSK, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu sosyalist partiler, meslek örgütleri ve demokratik kitle örgütleri Taksim’de kutlamayı son bir kez denemek için Saraçhane’de buluştular...

Ancak olmadı, olamazdı da, çünkü saray ve iktidar 31 Mart sonrasında nasıl bir tavır alacakları sorusuna hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde yanıt verdi:

- Gerilim, kaos ve ayrımcılık!

Aslına bakarsanız, bu görüntüler, polisin uyguladığı orantısız güç, akıllarda yer eden “acaba olur mu” sorularını da silip atması açısında gayet iyi oldu! Tek adam rejimini temsil eden zevatın nasıl bir yönetim şekli göstereceğinin somut örneğini gayet yakından görmüş hatta tatmış olduk! Böyle olacağını görmek için “Allame-i cihan” olmaya da hiç gerek yoktu aslında...

- 22 yıllık AKP iktidarı deneyimi bunu gayet iyi öğretmişti bizlere!

Batan bir iktidara “can suyu” olmak!

CHP uzun yıllar sonra büyük bir zafer kazanarak Türkiye’nin birinci partisi oldu...

Üstelik üst üste yapılan anketler, iktidar partisinin devamlı kan kaybettiğini, CHP’nin ise yükselme potansiyelini ortaya koyuyor.

İstanbul’da yaşananlardan sonra, bugün AKP Genel Merkezi’ne gitmek, elde edilen kazanımları, halkın güven duygusunu hiçe saymak, yenilmiş ve de bundan sonraki yenilgilere açık, ekonomide, dış ilişkilerde düpedüz başaşağı seyreden, itibarı yerlerde sürünen iktidara adeta “koltuk değneği olmak”, “can suyu olmak” demektir!

Ayrıca, o görüşmeye gidip ne yapacaktır, ne konuşacaktır Özgür Özel? Çoğu maddesini kendisinin değiştirdiği anayasaya dahi uymayan, Anayasa Mahkemesi kararlarını dahi uygulamayan bu iktidar ile yeni anayasayı mı konuşacaktır mesela?

Sarayın, iki sene içinde mahvettiği halkın açlık ve yoksulluğunu, ekonominin içinden çıkılmaz bir sefalet içinde çırpınışını, yolsuzlukların ulaştığı çılgınlık zirvesini mi konuşacaktır örneğin?

Yoksa, dış politikada yaptığı büyük hataları, Suriye’de, Libya’da işlediği günahları, sığınmacı deposuna çevirdiği bu güzelim ülkenin zavallılığını, itibarımızın yerlerde süründüğünü mü söz konusu edecektir?

Bir gazeteciden çok bir yurttaş olarak söylemem gerekirse, böyle bir görüşmeden nasıl bir fayda sağlanacağını anlamaktan yoksun olduğumu düşünüyorum! Önerim ise şu:

Özgür Özel, dün İstanbul’da izlediğimiz içler acısı görüntüleri bizzat yakından görmüş, yaşamış bir lider olarak, bu kafada devam etmekte ısrarlı olan iktidarı kendi kaderiyle baş başa bıraktığını anlatarak  gündemin artık erken seçim olduğunu ilan etmelidir...

- Çünkü bu iktidar artık tam anlamıyla bir “topal ördek” olma yolunda hızla ilerlemektedir!

CHP görüşmeye daha yakın!

Bu yazı kaleme alırken CHP içindeki dostlarımla görüştüm...

Gördüm ki, partide hala “Özel-Erdoğan buluşmasının” daha doğru olduğunu düşünenler azımsanmayacak yoğunlukta. Buna gerekçe olarak da “yeni anayasa zaten mümkün görünmüyor, ancak hapishanede yatanlar, ekonomi ve dış ilişkilerde yaşanan itibarsızlık, toplumdaki yoksulluk ve gerilim” gibi konuların konuşulması gerektiği söyleniyor...

Ayrıca “masayı dağıtan taraf” olmanın toplumda kabul görmeyeceği, iktidara yakın bir partinin yapmaması gereken bir hata olacağı konuşuluyor...

Katılmasam da bu fikirlere de saygı duyuyorum. Ancak o zaman da Özel’in görüşme sonrası yapacağı açıklama hayati önem kazanacak...

- Çok bir zaman kalmadı, hep birlikte göreceğiz!