Korkusuz

Oto-sansür

Oto-sansür
İktidarın çelişkili İsrail politikasıyla ilgili herkes birşeyler yazıp anlatıyor.
Özellikle Mavi Marmara  konusunda.
İsrail Başbakanı Netanyahu 22 Mart 2013’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan telefonla(!) özür diledikten sonra iki ülke arasında imzalanan anlaşma sonucu İsrail öldürülen 10 Türk vatandaşı için 20 milyon dolar bağışta (Tazminat değil) bulundu ve böylece İsrail aleyhine Türk ve uluslararası mahkemelerde açılan davalar düşürüldü.
Ben bu konuyla ilgili Aralık 2016’da attığım bir twitten dolayı gözaltına alındım, tutuklandım ve dava devam ediyor.
Yani bu ve benzer konularda birşeyler yazarken oto-sansür uyguluyorum.
Bir gazeteci için en iğrenç şey herhangi bir nedenden dolayı düşündüğünü açıkça yazamamaktır.
Bir düşünün belki hiç kimsenin bilmediği bir çok konuyu biliyorsunuz ama yazamıyorsunuz.
Sonra da birileri çıkıp ‘Bu ülkede demokrasi ve basın özgürlüğü var’ diyecek.
Batı bunun doğru olmadığını bilmesine rağmen sessiz.
Adamlar hep iki yüzlü.
Bu iktidar işlerine yaradığı  sürece hiç bir şey yapmayacaklardır.
Bağırıp çağırmalara bakmayın.
Hiç kimse samimi değil.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu dün ‘İsrail katliamı uluslararası mahkemeye götürülmeli’ demiş.
İyi de Sayın Bakan o zaman Mavi Marmara davasını neden çektiniz.
Üstelik orada ölenler Türk vatandaşıydı.
Bu konularda söylenecek çok lafım var ama şimdilik susuyorum.
Elbette korkudan değil katledilen
Filistinlilerin anısı için.
Ben kendimi bildim bileli İsrail gerçeğini anlatıp duruyorum.
Adamlar ‘Büyük İsrail Devleti’ hayalinden ASLA vazgeçmeyecekler.
Çünkü Batı iki yüzlü ve hep onlardan yana.
Arap ülkelerindeki Batı işbirlikçisi kral, emir ve şeyhlerin ne denli çağ dışı, ilkel, bağnaz, rezil, ahlaksız, hain ve imansız olduğunu bilmeyen yok.
Adamlar Osmanlı, Türk, Atatürk, Cumhuriyet ve demokrasi düşmanı.
Son 7 yılda yani ‘Arap Baharı’ sürecinde her şeyi çok net, açık ve en detaylı bir şekilde yazıp anlattım.
Yanlış gördüğüm, bildiğim ve inandığım her şeye karşı tavrımı koyar gerektiğinde en sert bir şekilde eleştiririm.
Şimdiye kadar hiç bir konuda yanılmadım.
Çünkü hep doğrulardan yana oldum.
Bu nedenle önce iktidarın medyasında yasaklandım, saldırıya uğradım ve hedef gösterildim.
Son olarak Halk Tv’de ‘istenmeyen adam’ ilan edildim.
Birileri benim gerçekleri anlatmamı istemiyor.
Özellikle Suriye ve Ortadoğu ile ilgili bildiğim ‘çok tehlikeli’ gerçekleri.
Yani İsrail, ABD ve karanlık ihanet hikayelerini.
İçeride yanlış gördüklerimi de.
6 Aralık 2017’de Trump ‘Kudüs, İsrail’in başkenti’ dediğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan İslam İşbirliği Örgütü Dönem Başkanı olarak 13 Aralık günü liderleri İstanbul’da acil toplantıya çağırdı.
57 ülkeden 19’nun kral, emir, başkan ve başbakanı geldi. Bunların bazıları önemli olmayan ülkelerden. O toplantıda Müslüman ülkeler etkin kararlar almış olsaydı ABD elçiliğini Kudüs’e taşıyamaz ve 63 Filistinli ölmezdi.
Ama Müslüman ülkeler bunu yapamazdı çünkü ezici çoğunluğu ABD ve ABD’deki Yahudi lobilerinden korkar.
Çarşamba günü anlatmıştım.
6 Aralık’ta Trump Kudüs kararını veriyor, 7 Aralık’ta Mavi Marmara davaları düşürülüyor ve 13 Aralık’ta liderler zirvesi.
Bugün de İstanbul’da bir zirve toplanacak.
Bakalım kimler gelecek?
Ne kararlar alınacak?
Türkiye İsrail ve ABD ilişkiler ne olacak?
Benden söylenesi:
Hiç birşey olmaz, herkes herşeyi yakında unutur ve ‘düşmanlar’ yeniden dost olur.
Bölgenin gerçekleri hep aynı.
24 Haziran seçimleri de bunu gerektiriyor!
Oyun içinde oyun!
Üstelik senaryosu çok kötü, kahramanları beceriksiz ve figüranları bol ve karın tokluğuna oyunuyor.
Son 16 yılda İsrail ve ABD onlarca kez ‘düşmanımız’ ve bir o kadar ‘çok koklaşıp seviştiğimiz’ dostlarımız oldu.
Hep söylenir ya ‘Ülkeler arasında kalıcı dostluklar değil hep çıkarlar’ vardır.
Ama bizde azıcık duygular da var.
Hani şu ‘Tamamen duygusal’ türünden değil.
Bildiğiniz aşk!

sozcu-banner-1