Korkusuz
Ümit Zileli

Mustafa Sabri’nin müritleri!..

Mısır’da, Mursi’nin iktidardan alaşağı edildiği günlerdi...

Müslüman Kardeşler Örgütü militanlarının işgalindeki bir camiye operasyon düzenleyen askerler, orada bulunan TRT muhabiri Metin Turan ve Anadolu Ajansı muhabiri Hibe Zekeriya’yı da gözaltına aldı. Ajans muhabiri iki gün sonra salıverildi ancak TRT muhabiri serbest bırakılmadı..
İşte tam da bu günlerde, gözaltındaki muhabirden bir açıklama geldi. Ama gündemin tozu dumanı arasında gözlerden kaçtı. TRT muhabiri Turan şöyle diyordu.

-Bana bir şey olursa, beni Gafir mezarlığında Mustafa Sabri hazretlerinin kabrine defnedin...

Kabrine gömülmek istediği “değerlisi”, onun için o denli önemli, öylesine kıymetliydi ki, memleketini, ailesini bile bir kalemde silivermişti?..Pekii, kimdi Mustafa Sabri isimli bu hazret?..

-Cumhuriyet düşmanı, Türklük düşmanı, hain bir yobaz!..

Mustafa Sabri Efendi Padişah Vahdettin’in gözdelerinden biriydi!..

Bu zatın 1910’lardan itibaren yediği herzeleri, örgütlediği pislikleri yazmaya kalksam, sütunlar yetmez. Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin kurucuları arasındaydı.. Padişah Vahdettin tarafından iki kez 1919 ve 1920’de şeyhülislam olarak atandı. Sevr Antlaşmasını gönülden destekleyen, olumlu görüş bildirenlerden biriydi..

1919 yılında, İskilipli Atıf Hoca ile birlikte daha sonra “İslam Teali” adını alacak olan Cemiyeti Müderrisin’i kurdu. Bu cemiyetin ilk faaliyeti, Anadolu’da Kurtuluş Savaşı’nı başlatan Kuvayı Milliyeciler için “kudurmuş haydutlar” başlıklı bir bildiri yayınlamak oldu. İkdam gazetesinde yayınlanan bu bildiri İngiliz uçakları tarafından Anadolu’nun her yerine havadan atıldı..

Kahramanların ölüm fetvası!..


Aynı yıl Nemrut Mustafa Paşa Divanı tarafından idama mahkum edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in ölüm fetvasını da o sırada şeyhülislam olan bu alçak verdi... Bitmedi; 11 Nisan 1920’de Mustafa Kemal ve önde gelen Kuvayı Milliyecilerin idam fetvasını da o kaleme aldı. Bakın o meşhur fetvada neler diyordu:

-Padişahın aksi emrine rağmen, istilacılara karşı direnişe geçen milliyetçilerin öldürülmeleri caiz olmakla kalmayıp hatta her Müslümanın dini görevidir. Bu uğurda ölenler şehit, kalanlar gazi sayılır...

Bu fetvayı okuyan dönemin Şeyhülislamı Haydarizade İbrahim Efendi imzalamayı reddetti ve istifa etti. Muhterem yılmadı, bir başka alçak aradı ve buldu tabii; Dürrizade Abdullah Efendi şeyhülislam olarak basıverdi imzayı!..

Mustafa Sabri, 1919’da kurulan İngiliz manda ve himayeciliğini savunan İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin de önemli üyeleri arasındaydı. Padişah Vahdettin, Damat Ferit, İngiliz ajanı Sait Molla, Rahip Frew, Rıza Tevfik gibileri de bu cemiyetin üyeleri arasındaydı. Mustafa Kemal “Nutuk” da, Sevr Antlaşması’nın uygulanması, İngiliz mandasının hayata geçmesi gibi açık faaliyetlerinin yanı sıra, bu cemiyetin milli şuurun yok edilmesi, halkın işgale karşı direnmesinin engellenmesi gibi hain amaçlar için çalıştığını anlatır.

-Nasıl, beğendiniz mi Mustafa Sabri hazretlerini?..

Sonra gelen tepkiler üzerine geri adım atıp, okulun adını değiştirdiler.

“Tövbe yarabbi tövbe Türklüğüme!”


Daha bitmedi...

Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşması üzerine bu muhterem ailesiyle birlikte İngilizler tarafından temin edilen bir yük gemisine binerek önce Mısır’a ardından da Yunanistan’a kaçtı. Burada çıkardığı “Yarın” ve “Peyam-ı İslam” gazetelerinde Cumhuriyete, Türklüğe en ağır ifadelerle saldırmayı sürdürdü. Türkler için kullandığı en hafif sövgülerden biri şöyleydi:

-Müslüman barbarlar!..

150’likler listesinde yer alan ve vatandaşlıktan çıkarılan bu muhterem, Türklükten istifasını da şöyle açıklamıştı:

-Yalnız Müslüman ve insan olarak kalmak üzere/ Türklükten şeref ve izzetimle/ istifa ediyorum Allah’ın huzurunda/ Tövbe yarabbi tövbe Türklüğüme/ Beni Türk milletinden addetme...

İşte TRT muhabirinin “beni kabrine defnedin” dediği Mustafa Sabri budur!.. Tabii burada sorulması gereken asıl soru ise şudur:

-TRT’nin muhabiri buysa, acaba gerisi nedir?!.




Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet ve iliklerine varıncaya dek Türklük düşmanı Mustafa Sabri’nin hikayesi bir tek yazıya sığmaz tabii!..

Yukarıdaki yazıyı yalnızca bir özet olarak kabul edebilirsiniz... Benim de hakkında yazılmış epey makalem bulunmaktadır... Pekii, Büyük Devrimcinin Nutuk’ta, “vatan haini” olarak resmettiği bu zat, niçin bugünkü yazımın konusu oldu?..

-Çünkü, bu herifin adının Tokat’ta yeni açılan Anadolu imam hatip lisesine verildiği ortaya çıktı da ondan!..

Son günlerde Atatürk’ün adını ağızlarından düşürmeyen AKP iktidarının Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir okula hiç çekinmeden, utanıp, sıkılmadan bir Cumhuriyet ve Türklük düşmanının adı verilivermişti!..
Aslına bakarsanız daha öncesi de vardı; Mustafa Sabri ismi AKP’li Belediye Başkanı Adnan Çiçek döneminde yine Tokat’ta kurulan bir yardım vakfına verilmiş, yurtsever bir öğretmenin dava açması üzerine apar topar ismi “Tokat Aşevi ve Yardım Vakfı” olarak değiştirilmişti!.. Ancak içlerinde kalmış olmalı ki, fırsatını kollamışlar, bu öğretim yılı başında da emellerine kavuşmuşlardı!..

Zamanlamaya bakınca anladım tabii; en büyük Türk büyüklerinin “Atatürk sevgisinin” bir anda çığ gibi büyümesinin öncesine rastlıyordu!.. Aklıma o ünlü özdeyiş geldi doğal olarak:
-Sen alemi kör, milleti sersem mi sanırsın?!..

NOT: Dünkü yazımda Yunan’a ilk kurşunu sıkan kahraman Hasan Fehmi diye yazmıştım. Hasan Tahsin olarak düzeltir, tüm okuyucularımdan özür dilerim.