Hayatta kalmak için basketbola tutunan bir oyuncunun hikâyesini okuyoruz, izliyoruz birkaç yıldır.
Pınar Karşıyaka’nın 28 yıl sonra yaşadığı Türkiye şampiyonluğunda başroldeydi. 32 yaşında EuroLig’de sahne almaya başladı. Korkusuzdu, cesur ve özgüveni yüksekti. Obradovic gibi belki de dünyanın en sert ve disiplinli antrenörünün takımında yer almak için her şeyi yaptı. Sıradan bir sokak basketbolcusu olmadığını kanıtladı. Savunmasını güçlendirdi, daha çok pas dağıttı. Sorumluluktan asla kaçmadı. Çocukluk ve gençlik döneminde yaşadıklarının büyüttüğü kalbini sahaya koydu her maçta. 33 yaşında EuroLig şampiyonluğu yaşadı.
Bu sezonun büyük bölümünü sakat geçirdikten sonra bir türlü form tutamadı ama Belgrad’da alev aldı nihayet. Kızılyıldız maçını tek başına kolaya çevirdi.
Hoş geldin Bobby Dixon. EuroLig’de en kritik döneme girilirken imdada yetiştin. Kostas Sloukas’ın istikrarsızlığına, Wanamaker’in vurdumduymazlığına inat kocaman kalbini yine parkeye koydun.
Bu yıl Final Four’un oynanacağı Belgrad’daki Kombank Arena’da 18 dakikada 10’da 7 üçlük atarak 25 sayı üretmen EuroLig’de üst üste 2. şampiyonluğa olan inancı daha da arttırdı sanırım...