Korkusuz
Ümit Zileli

İtibar kilo hesabı pazardan alınmıyor!..

Önceki gün kardeş gazetemiz SÖZCÜ’nün Çağlayan Adliyesi’nde davası görüldü...
Savcı, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, yazarları Emin Çölaşan, Necati Doğru’nun da aralarında bulunduğu 7 arkadaşımız hakkında 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası istedi...Mahkeme  Sözcü Grubu’nun sahibi Burak Akbay’ın hakkında ise doyasının ayrılması ve hakkında “Kırmızı Bülten” çıkarılmasına karar verdi!.. Hapis cezası istenen gerekçeye bakalım:
-FETÖ/PYD’nin içerisinde hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte bu örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek!.
Kara bir şaka gibi değil mi?.. Bir Emin Çölaşan’dan, bir Necati Doğru’dan, bir Metin Yılmaz ya da Gökmen Ulu’dan , Mustafa Çetin ya da Yücel Arı’dan FETÖ’cü yaratmak  az buz iş değil hani!..
Bu arada Savcı Bey, hiç kimsenin beklemediği bir şekilde mütalaasını sundu, SÖZCÜ Avukatı Celal Ülgen isyan etti; niçin etti biliyor musunuz?
-Mütalaa henüz kendilerine tebliğ edilmeden Sabah Gazetesi’nde yayınlanmıştı da ondan!..
Ülgen bunun suç olduğunu ve bu gazete hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirterek acı bir hatırlatma da yaptı:
-Biz bunları FETÖ kumpası sürecinde de yaşadık!..
Değişen bir şey olmadı, mütalaayı kabul eden mahkeme, sanıkların esasa ilişkin son beyanlarını hazırlamaları için davayı 14 Haziran tarihine erteledi...
-Ne kadar kolay, ne denli basit değil mi!..

“Evet demiştim yanıldım!..”


Muhalif olmanın, eleştirmenin suç kabul edildiği yerlerde gazetecilerin susturulması, baskı altına alınması vaka-i adiyedendir...
Biz bunları çok gördük, yaşadık, izledik, tanık olduk... Ancak şunu da çok iyi biliyoruz:
-Her gecenin mutlaka bir sabahı vardır!..
AKP’nin eski Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımı görünce bu özdeyişin ne denli doğru olduğunu bir kez daha anladım!.. Şöyle diyordu Özdağ:
-Bu seçim partili Cumhurbaşkanı sisteminin Türkiye gerçeklerine ne kadar uzak olduğunu göstermiştir. Bir ülkede her kurum taraf haline gelirse o ülkede parçalanma kaçınılmaz olur. ben ‘evet’ demiştim, yanıldığımı görüyorum...
Çok doğru bir saptama, keşke biraz daha erken görebilselerdi!.. Ama beni acı acı gülümseten “Allah söyletmiş” dedirten yazıyı ise iktidara yakın isimlerden Süleyman Özışık, Türkiye Gazetesi’ndeki köşesinde kaleme aldı. Yanaşma kalemleri pek rahatsız eden hatta çıldırtan şu tespitini paylaşayım:
-Acı ama gerçek olan şu ki bugün bizim mahallenin medyasının bir SÖZCÜ kadar, Cumhuriyet kadar etki gücü yok! Bizim hiçbir yazarımızın Yılmaz Özdil kadar, Uğur Dündar kadar, Bekir Coşkun veya Emin Çölaşan kadar itibarı yok!..
Doğru söylemiş Özışık; itibar dediğin, siftindiğin paralarla pazardan kilo hesabı alınmıyor ki birader...
-Karakter gerek, haysiyet gerek, güçlünün karşısında el etek öpmemek demek, başı dik olmak demek!..