Korkusuz

İhanet genetiktir

İhanet genetiktir
 

2010 sonunda Tunus’ta başlayan sonra
da sırasıyla Mısır, Libya, Yemen, Bahreyn
ve Suriye’de devam eden olaylara Batı
‘Arap Baharı’ dedi.
Bahar’la bu ve diğer bölge ülkelerine
BOP’a uygun demokrasi ve özgürlük
getirilecekti!
Peki kim getirecekti?
Batılı emperyalist ülkeler ve Körfez’in
çağ dışı, ilkel, bağnaz ve köle
ruhlu kral, emir ve şeyhleri.
Tunus’ta 23 yıllık Başkan Bin Ali, Suudi
Arabistan’a kaçtı ama ülkesinde İslamcı-
Laik kavgası devam ediyor.
Mısır’da ABD destekli 30 yıllık Başkan
Mübarek hapse atıldı, İslamcılar iktidar
oldu ve bir yıl sonra ABD destekli Sisi
darbe yaptı.
Yemen’de 30 yıllık Salih öldürüldü ama
Suudi Arabistan ve BAE 4 yıldır ülkesini
bombalıyor.
42 yıl iktidarda kalan Kaddafi feci bir
şekilde öldürüldü ama ülkesinde iç savaş
devam ediyor.
Nüfusunun %70’i Şii olan Bahreyn’de
halk ayaklandı ama Suudi Arabistan,
BAE ve Katar askerleri gidip ayaklanmayı
bastırdı.
Suriye’de durum bildiğiniz gibi.
Başlangıçta Esad’ı devirmek için herkes
birlikte çalıştı ama sonra o ‘herkesler’
birbirine düşman kesildi.
Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn
Temmuz 2013’de İslamcı Mursi’yi deviren
Sisi’ye destek verdi ve Müslüman Kardeşler
Örgütünü terörist ilan etti.
Haziran 2017’de aynı ülkeler ‘teröristlere
destek vermekle’ suçladıkları Katar’a
savaş ilan ettiler.
Tam bir trajikomik manzara.
Anlaşılan ihanet genetikmiş.
Suudi Arabistan başta olmak üzere
tüm bu ülkelerin kral, emir ve şeyhleri
Osmanlıya ayaklanmış ve Mustafa Kemal
Türkiye’sine düşman olmuştu.
El-Suud, El-Halife, El-Nehyan,
El-Sani ve El-Sabah.
Ürdün Kralı’nın büyük dedesi
Mekke Şerifi El-Haşim’i unutmayalım.
Daha doğrusu Kutsal Kabe’yi.
Suudi Kral Selman önce Körfez sonra
da Arap ülkelerinin liderlerini 30 Mayıs’ta
Mekke’de acil toplantıya çağırdı.
9 Haziran 1916’da İngilizler Mekke’de
El-Haşim aşiretini Osmanlıya
ayaklandırmıştı şimdi de Amerikalılar
yine Mekke’den tüm bölgeyi esir
almaya çalışıyor.
Anlaşılan ihanet bulaşıcıymış.
Selman’a göre toplantı ‘İran tehlikesini’
görüşmek için ama esas konu BOP ve
Arap Baharı’nın tek karlı ülkesi İsrail yani
Filistin.
‘Kudüs Yahudilerin dinsel, tarihsel ve
ebedi başkentidir’ diyen Trump ikinci kez
seçilmek için ikinci adımı atmak zorundadır.
Bu adım 25 Haziran’da Bahreyn’de
atılacak.
Filistin konusunun konuşulacağı o gün
herkes İsrail’e ‘Selam duracak’.
Yani 23 Haziran seçiminden iki
gün sonra.
Umarım o gün YSK İstanbul başkanını
ilan etmiş olur.
Hep söylüyorum bu coğrafyada olup
biten her şey Türkiye’yi etikler ve Türkiye’de
yaşanan her şey dışarda ve özellikle
bölgemizdeki gelişmelerle yakından
ilgilidir.
Türkiye’deki ekonomik ve mali sorunlar,
Suriye krizinin bütün detayları, Irak, İran,
Katar, Libya, AB ile gerginlikler, Rusya ile
ilişkiler, Venezuela ile samimiyet, S-400
ve ABD ile sıkıntılar ve daha başkaları...
Hatırlayan Rahip Brunson krizinde
Trump’ın tehditlerini.
Bununla yetinmeyen Trump 14
Ocak’ta ‘Eğer Türkiye Kürtleri vurursa,
Türkiye’yi ekonomik yönden
mahvederiz’’ demişti.
Eder mi etmez mi bilinmez ama bölgede
çok karışık olan işler yakında daha da
karışacak.
İran ve İsrail ekseninde karışması
beklenen bölgede Türkiye’nin işi çok
daha zorlaşacak.
Çünkü Türkiye, bölgenin her tarafında
var ama yanlış ve tehlikeli bir
şekilde.
Türkiye’nin, bölgede Katar hariç
hiçbir dostu kalmadı.
O da şimdilik.
Türkiye’nin yani şimdiki politikasıyla
AKP’nin bölgede artık hiçbir
şansı yok.
Zararın nefesinden dönülürse kar.
23 Haziran Türkiye için bir başlangıç
olabilir.
İmamoğlu kazanırsa, ki öyle görünüyor,
her şey yavaş yavaş değişebilir.
Yok kazanmazsa, ki öyle bir olasılık
görünmüyor, Türkiye’ye yazık
olur.
İçerde ve dışarda tüm veriler bunu
gösteriyor.
AKP bunun için İstanbul’u çok
önemsiyor.
Çok önemli olmasına rağmen
konu belediyedeki büyük yolsuzluklar
değildir.
Konu 17 yıllık AKP iktidarının
karnesidir.
Din dersi dahil hepsi kırık olduğuna
göre AKP kesin sınıfta kalmıştır.
Ver ‘mazbata’yı, al ‘karne’yi.