Korkusuz

Hoşgeldin David

Hoşgeldin David
Pazartesi ilginç bir gündü.
Öğleden sonra Genelkurmay ‘Fırat Kalkanı Harekat alanı ile Menbiç arasında kalan hatta TSK ve ABD silahlı kuvvetleri unsurları bağımsız devriye faaliyetlerine başladı’ açıkla­masını yaptı.
Yandaş medya ‘Türk ordusu Menbiç’te’ manşetini attı.
İki saat sonra Pentagon’dan benzer bir açıklama geldi.
Ankara-Washington anlaşmasına uy­gun olarak PYD-YPG militanları Men­biç’ten çekilince Türk ve Amerikan askerleri önce çevresinde sonra da şehrin içinde görev yapacak.
Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde bir taraf­tan Rusya ve İran diğer taraftan ABD ile işbirliği yapıyor.
Washington’un Türkiye aşkı yeniden canlanmıştı.
Trump önceki gün Ankara’ya yeni bir büyükelçi atadı.
Adı: David Satterfield.
1993-1996’da ABD Ulusal Güvenlik Kon­seyi Yakın Doğu Daire Başkanlığı’nı üstlenen David 1996-1998 yıllarında ABD Dışişleri Bakanlığı’nda İsrail-Arap Dairesi Başkanlığı görevinde bulunmuş sonra da 2001 yılına ka­dar Beyrut Büyükelçisi olmuştu. İsrail lehine casuslukla suçlanan David görev süresini doldurmadan Washington’a dönmüş ve Dışişleri Bakanlığı’nda yakın doğu bölgesiyle ilgili önemli görevler üstlenmişti.
BOP’nun fikir babalarından ve ‘Yaratıcı Kargaşa’ teorisiyle ‘Yeni Ortadoğu’yu kurmanın zamanı’ gelmiştir diyerek ‘Arap Baharı’nın alt yapısını hazırlayan ve bölge ülkelerinin parçalanmasından söz eden dönemin Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’a çok yakın çalışan David onun özel danışmanlığını yapmıştı. 2006’da Bağ­dat’a Irak’ın işgal Valisi Pual Bremer’in yardımcısı olarak atanan ama öncesinde Lübnan eski Başbakanı Hariri’nin 14 Şubat 2005’te öldürülmesi sonrasında Suriye’ye karşı yürütülen uluslararası kampanyanın başını çeken David emekli olduktan son­ra 1 Mayıs 2009’da Sina’daki Çok Uluslu Güç’ün yönetiminde görev aldı. Kahire’de bulunduğu sırada Müslüman Kardeşler ve İslamcı gruplarla çok yakın ilişki kuran David onları 2011 ‘Arap Baharı’ sürecine hazırlamıştı.
Irak, Lübnan ve Mısır’daki görevleri sırasında Ortadoğu ile ilgili bütün sorunlarla yakından ilgilenen David bölgedeki ülkelerin tümünü ziyaret etmiş, Arapça ve İbranice’yi öğrenmiş ve ‘Arap ‘Baharı sürecinde Su­riye’ye yönelik ABD plan ve projelerinde etkin rol oynamıştı.
Ankara’ya atanmadan önce ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı olan David Lübnan-İsrail kıta sahanlığı sorunu , Suriye’nin yeniden imarı, Amerikan elçiliğinin Kudüs’e taşın­ması, İran’a yönelik yeni ABD planları ve İsrail-Suudi ittifakı gibi konular üzerinde yoğunlaşmıştı.
Adam çok tehlikeli.
Adamın Ankara’ya atanması hayra alamet değil.
Anlaşılan Amerikalılar yeni tezgah peşinde.
AKP’yle ya da AKP’siz.
Diplomatik kavramlar içinde adamın seçime 5 gün kala atanması Trump’ın AKP’ye desteği olarak yorumlanabilir.
En azından yandaş medyaya göre.
Hatırlıyorum da giden Büyükelçi Bass’dan önceki Büyükelçi Ricciardone de çok önemliydi. O da 2011’de ‘Arap Baharı’nın başladığı günlerde Ankara’ya gelmeden önce Tahran, Kahire, Bağdat ve Kabil’de görev yapmış ve ülkesine dönmeden önce Türkiye’nin Suriye politikasında dolaylı-dolaysız çok etkin rol oynamıştı.
ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford ile birlikte.
İstanbul’da ikamet eden Ford Batılı ve bölgesel ülkeler adına silahlı-silahsız Su­riye muhalefetiyle ilişkilerden ve onlara verilen sınırsız para, silah ve bilumum malzemelerden sorumluydu.
Ricciardone ülkesine döndükten sonra ‘ABD Gülen’i terör örgütü olarak görmüyor (14.1.2015) ‘ demiş ve 25.2.2016’da Türkiye’yi ‘yabancı cihatçıların Suriye’ye geçişlerine göz yummak ve El- Nusra gibi radikal İslamcı gruplarla işbirliği yapmakla’ suçlamıştı.
Bakalım yeni büyükelçinin ne tür marifetleri olacak!.
O güne dek Trump başka bir numara çe­virmezse 9 Temmuz sabahı David’in marifeti­ni hep birlikte göreceğiz.
AKP kalırsa işi çok kolay.
Muharrem İnce ve Millet İttifakı ka­zanırsa adam mide krampı geçirebilir.
Ankara: Şam, Tahran ve Bağdat ile dost olup OBİT’i (Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı) kurarsa David hemen emekliliğini ister ve gelmekten vazgeçe­bilir.
Belki de adam AKP gidecek diye geli­yordur!
OY’umuzla ona yardımcı olalım.

sozcu-banner-1