Korkusuz

Herkes okumalı-2

Herkes okumalı-2
Kasım 2002 seçimleriyle demokratik laik bir Cumhuriyet’te AKP gibi İslamcı bir partinin iktidar olması başta Ortadoğu olmak üzere İslam coğrafyasında herkesin ilgisini çekmişti.
Hiç kimse bu partinin %36 oy oranıyla Meclis’in %66’sını ele geçirdiğini sorgulamadı.
Nasıl olsa her şey ‘demokratik kurallara’ göre gelişmişti.
Sonuçta Erbakan’nın öğrencileri AKP’liler iktidar olmuştu.
Büyük Ortadoğu Projesi’nde AKP kendine bir yer edinmişti.
Türk dizileri Arap televizyonlarında izlenme rekorları kırıyordu.
Erdoğan her yerde seviliyordu.
2011 ‘Arap Baharı’yla kabaran hilafet ve saltanat hevesleri her şey bozdu.
‘Komşularla sıfır sorun’ diyerek yola çıkan AKP sağlam komşu bırakmadı.
AKP yönetiminde Türkiye artık Ortadoğu’laşıyordu.
AKP ve lideri Erdoğan bunun için ne gerekiyorsa yapmaya kararlı görünüyor.
Erdoğan, Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı seçildi.
Yetmedi Haziran 2015 seçimlerinin yenilgisini bildik yöntemlerle Kasım 2015’te zafere çevirdi ve Nisan 2017 referandumuyla tüm yetkileri eline aldı.
Baskın 24 Haziran seçimleriyle son darbeyi vurdu ve ‘demokrasi benim’ dedi.
Peki şimdi ne olacak?
Ortadoğu’da Diktatörler’ kitabımı okuyanlar neler olabileceğini tahmin edebilir.
Yeni anayasaya göre ülkenin tek hakimi Erdoğan.
Ordu, istihbarat, güvenlik, yargı, medya ve bütün organlarıyla ekonomi artık direkt Devlet Başkanı olarak Erdoğan’a bağlı.
Erdoğan başkanlık kararnameleriyle istediği an olağanüstü hal ilan edebilir, tek başına bütçe hazırlar ve canı istediğinde Meclis’i feshedebilir.
Çok fazla işlevi kalmayan TBMM’de çoğunluğu da sağlayarak istediği tüm yasaları hızla çıkarır.
Özetle Devlet Başkanı olarak Erdoğan bundan böyle iç ve dış politikada istediği her kararı tek başına alır ve uygulattırır.
Herkes ve her şey ona bağlı.
Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi.
Tek farkla Erdoğan seçimle geldi.
Dünyada başka örnekleri de var.
Peki bundan böyle ne olabilir?
Ortadoğu ülkeleriyle İslam coğrafyasını dolaşan ve tüm siyasal tarihlerini, sosyal ve kültürel dokularını ve dini yapılarını bilen biri olarak  hiç iyimser değilim.
Kısa, orta ve uzun vadede.
Erdoğan anayasadan aldığı yetkilerle yetinmeyerek çok daha fazlası için harekete geçecek.
Erdoğan yeni yetkilerle birlikte Türkiye’yi kendi ideolojik, sosyal, kültürel ve dinsel tercihleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışacak.
Dinsel içerikli okul, kurum, oluşum ve bilumum örgütlenmelerin hızla ve güçlü bir şekilde ülkenin her yerinde olması için gerekli tüm adımlar atılacak.
Böyle bir çaba Erdoğan’ın bölgesel ve uluslararası dinsel bağlantıları için de gerekli. Dünyadaki Müslüman Kardeşler kökenli tüm İslamcı parti, örgüt ve oluşumlar Erdoğan’ı siyasi ve ruhani lider olarak görüyor.
Böylesi bir bağlılık Erdoğan açısından büyük mali yükümlülük getirdiği için örtülü ödenek ve özel bütçe yetkisi ve bazen de askeri ve istihbarat gücü gerektirir.
Bunun için ordu ve istihbaratın dışında direkt Erdoğan’a bağlı özel güvenlik birimleri oluşturulur.
Devlet ve toplumun İslamlaştırılması için gerekli adımlar atılır ve laik Cumhuriyet’i hatırlatacak tüm kurum, anlayış, sembol ve alışkanlıklar ortadan kaldırılır.
Siyaset yani AKP her yere girecek.
Ordu, istihbarat, güvenlik, okullar ve devletin tüm kurumlarında üst düzey herkes partili olur.
Ulusal Savunma Üniversitesi’ne bağlı askeri okullara ve polis akademilerine mülakatla alınacaklar arasından ‘dini bütün ve milli duyguları kabarık’ gençler tercih edilecek.
10 yıl sonra ordu ve polis teşkilatında herkes namazında niyazında olacak. Bu da çok ‘normal’ çünkü ordu ‘Peygamber ocağı asker de Mehmetçik ya da Erdoğan’ın deyimiyle Küçük Muhammed’.
Gün gelecek Devlet Başkanı tarafından atanacak olan valiler aynı zamanda belediye başkanı görevini üstlenir.
İktidarını güvence altına almak isteyen Erdoğan bundan böyle muhalefetin siyasal çalışma alanını daraltmak amacıyla özgürlükler ve demokrasinin sınırını, kriterini, ayarını ve gramajını kendisi belirler.
Fazlası yarın

sozcu-banner-1