Korkusuz

Fırat’ın doğusunda ne var?-4

Fırat’ın doğusunda ne var?-4
ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin PYD/YPG’yi sahiplenmesi Öcalan ve PKK’yı kıskanan Mesut Barzani’yi çok sinirlendirdi ama çok fazla yapacağı bir şey yoktu.
‘En hakiki’ dostu Türkiye bile referandum kararına karşı çıkmış ve herkes Kerkük ve tartışmalı bölgeleri ele geçiren Irak ordusuna destek vermişti.
Deyim yerindeyse yolsuzluk çukuruna saplanmış  Mesut babası gibi satışa gelmiş ve kıçüstü oturmuştu.
Bu işte bir gariplik vardı ama sonuçta herkes kendine göre bir oyun oynuyordu.
Ocak 2017’de Başkan olan Trump’la birlikte bu oyunlar çok daha açık oynanmaya başlamıştı. Çünkü İsrail sevdalısı Trump her fırsatta PYD/YPG’ye olan sevgi ve hayranlığını gizlemiyor ve ‘Bu adamlar benim müttefikim’ diyordu. Trump bunu deyince hiç kimse sesini çıkarmadı ve 2017-2018 yılları PYD’nin altın yılları oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan bir çok kez Amerika’nın YPG’ye yolladığı silah dolu TIR sayısını açıkladı ama Trump ve ABD’li yetkililer oralı olmadı ve desteğe devam ettiler. Erdoğan’ın Trump’la olan yüz yüze ya da telefonla görüşmelerinde bu konu çok kez konuşuldu ve Ankara’ya gelen Amerikalılara anlatıldı ama sonuç alınmadı.
Müttefik ABD ve Batılı ülkelerin bu tavrına karşılık veremeyen Ankara Esad’la da barışmaktan yana olmadığı için konuyu Putin’le konuşmaya devam etti. İran ve Irak’ın da bölgede yeni bir Kürt oluşumuna karşı olduklarını bildiği için Ankara müdahale etmek için uygun zamanı beklemeye başladı.
Özellikle Ocak 2018’de yine Rusya’nın izin vermesiyle PYD/YPG’yi Afrin’den kovduktan sonra.
Onlar da gidip Halep ve çevresine sığındı.
Diğer kentlerde olduğu gibi Halep’de PYD gibi düşünmeyen bir çok Kürt yaşıyor. Türkiye, Irak ve İran’da olduğu gibi Kürtler arasında (Bölgenin diğer halklarında durum aynı) fikir ayrılıkları ve kavgalar Suriye’de de yaşanıyordu. Çok farklı ve çelişkili rakamlara göre  Suriye’de nüfusun % 10’u Kürt. Yani yaklaşık 2.5 milyon. Bunların 1.5 milyonu Fırat doğusundaki şehir, kasaba ve köylerde yaşıyor ve bölgedeki nüfusun %25’ini oluşturuyorlar. Rojova denilen bölgede ise Kürtlerin oranı %40 civarında.
Bu oranlar PYD/YPG’nin bölgede tutunmasını ya da Arap aşiretlere rağmen her şeyi kontrol altında tutmasını zorlaştırıyor hatta imkansızlaştırıyor. Üstelik Amerikalılar her an çekip gidebilir ve Kuzey Irak’da olduğu gibi ABD Suriyeli Kürtleri de satar ve satacak. Bu söylenti ve psikolojik baskı PYD’nin Şam ile görüşmelerine yansıyor. Örneğin Trump’ın ‘Çekileceğiz’ açıklamasından önce Şam’la diyalog konusunda taviz vermeyen PYD şimdi Rusya üzerinden Esad ile barışmanın yollarını arıyor.
Başlangıçta bir çok istekle masaya oturan ve Irak benzeri federal bir anayasa isteyen PYD şimdi durumunu kurtarmak için bir çok taviz veriyor. ABD’nin çekilmesi durumunda Türkiye’nin müdahalesini istemeyen PYD şimdi artık şekilsel olarak bir özerklikle yetineceğini söylüyor. Örneğin yerel yetkilerin Kürtlere verilmesini, Kürtçe eğitimin bölgedeki devlet okullarında ikinci dil olarak öğretilmesini, Kürtçe gazete, radyo ve televizyonun serbest olmasını ve üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümlerinin açılmasını istiyor. Buna karşın Suriye ordusunun bölgeye girişine izin vereceklerini söyleyen PYD Esad’ın bölgede bulunan Arap aşiretleri kartını oynama olasılığına karşın geri adım atmaya başladı. Üstelik Fırat’ın doğusuna bitişik Irak sınırında Irak ordusu sürekli yığınak yapıyor ve orduyla birlikte İran destekli 100 bin kadar Şii milis Suriye’ye girmek için emir bekliyor.
Tek derdi İsrail’i kollamak olan Trump ise tüm bu gerçekleri görerek kendine göre hesap yapıyor ama bu kez hesapları tutmayabilir. Elbette bu hesapların başında İsrail düşmanı İran’ı sıkıştırmak var. Bunun için de 13 Şubat’da Varşova’da düzenlediği İran toplantısını bekler gibi görünüyor ama peşinen söyleyeyim buradan bir şey çıkmaz, Amerikalılar çekip gider ve bu hafta 40.Yıl dönümünü kutlayan İran Devrimi yoluna devam eder.
...
Yarın: Türkiye ne yapar?