Korkusuz

Düşündüm

Düşündüm
1 Eylül tarihli son yazımda ‘Düşünme zamanı’ demiştim ve düşündüm.

Her şey kötüye gidiyor ama herkes AKP’nin yaptıklarını anlatıp durmakla yetiniyor, hiç kimse bu süreci durdurmak için bir şey yapmıyor ya da yapamıyor ben ise bundan hoşlanmıyorum.

Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan iç ve dış politikada her şeye tek başına karar veriyor sonra da itiraz edenlere kızıyor.

Örneğin AKP iktidarından güç alanlar yaptıklarıyla insanları çıldırtıyor.

Her gün her birimiz birçok hikaye duyuyor ya da görüyoruz.

Örneğin şeyhler, tarikatlar ve bilumum garip tiplerin devlet ve toplumu yozlaştırma çabaları.

Cumhuriyet felsefesi, gelenekleri, kültürü ve yaşam biçimi yok edilmek isteniyor.

Devletin tüm kurumları darmadağın ediliyor.

Verilen zarar kolay kolay onarılamaz.

AKTrollerin karanlık dünyası başka bir alem.

42 yıldır gazeteciyim böyle bir durum yaşamadım.

Söylediğim ve yazdığım her şey her zaman doğru çıkıyor ama işe yaramıyor.

Yeniden 5 ay hapis cezası aldım.

Çok basit, yalın ve kısa:

Ben cezalardan kurtulmadan ve istediğim gibi konuşamadan bu ülke demokrasisinde bir sorun var demektir.

Bu vatan tek başına Erdoğan’ı sevenlerin ya da Bahçeli’nin arkasından gidenlerin değildir.

Bu vatanı İmamoğlu’na oy veren 4 milyon 741 bin 870 insan da seviyor.

Türkiye’nin her yerinde İmamoğlu’nun zaferiyle umutlanan milyonlar gibi.

Peki biz neden bu haldeyiz?

İktidar neden bizi susturmak istiyor?

Neden bu ülkede bu kadar iki yüzlü, ilkesiz ve dönek insan var?

Bir ülkede bu kadar rezil, ahlaksız ve satılık gazeteci nasıl yetişiyor?

Birçok ülkeye gittim ve birçok uluslararası medya kuruluşunda çalıştım ama bu tiplere hiç rastlamadım.

Şimdi de kendi aralarında didişiyorlar!.

Vatan hainlerini sağda solda aramaya gerek yok.

Toplumda ve devlette tüm kurumlar neden ve nasıl bu hale getirildi?

Yoksulluk ve cehaletin sahte din simsarları tarafından kullanılmasına neden, nasıl ve kim izin veriyor?

Elbette ‘nedenleri’ çoğaltabiliriz ama derdimiz bağcıyı dövmek değil birlikte üzüm yemektir.

Kimse kimseyi zorlamadan herkes sevdiği üzümü yiyebilmeli.

Zor değil.

Azıcık demokrasi ve bolca hoşgörü.

Biraz da hoşlanmadıklarınızın dediklerine kulak vermeli.

Sayın Büyüklerimiz merak etmeyin fazla bir şey istemiyoruz.

Bu vatanı biz de seviyoruz.

Ama kuru kuruya değil sevmek için bilgi, deneyim, inanç, sevgi, samimiyet, hoşgörü ve vicdan gerek.

Bunlar da yalaka ve yandaş tiplerde ya yok ya da az bulunur.

Hele bilgi.

Herkes her şeye maydanoz.

Televizyonlara bakın aynı insanlar her konuda ‘uzman’ sıfatıyla konuşuyor.

Siyaset, Kürt sorunu, kadına şiddet, dış politika, çocuklara cinsel taciz ve her şeyi biliyorlar.

Oysa çoğu hiçbir şey bilmiyor.

Salla gitsin.

Bazıları da tetikçi.

Onlarla birlikte görünenlerin bazıları da zavallı.

Onlara da ‘muhalif’ rolü verilmiş.

Özetle bu ülkeye çok yazık oluyor.

Türkiye dünyada benzeri az bulunan ama zenginlikleri çok fazla olan bir ülke.

Herkes iktidar yani Erdoğan gibi düşünmek zorunda değil.

Bırakın herkes konuşsun, yazsın ve inandıklarını savunsun.

Doğrular başka türlü ortaya çıkmaz, yanlışlıklar düzeltilmez ve ülke düzlüğe çıkmaz çıkamaz.

Ne olur ‘Bu ülkede her şey çok güzel’ demeyin.

İçerdeki sıkıntılar bir yana Suriye tek başına büyük bela.

Fırat’ın batısı doğusu.

Bu kargaşa devam ettiği sürece bu coğrafya sittin (altmış) sene kendine gelemez.

Coğrafya gelemezse Türkiye hiç gelemez...

Ya birlikte kurtuluruz ya da bataklığın en dip noktasında balçık olur eririz.

Ben çok ciddiyim.

Endişeliyim çünkü başka Türkiye yok.

Türkiye doğru yolu bulursa Suriye kurtulur.

Yoksa!!!

Yoksası hiç yok.