Korkusuz
Ümit Zileli

Dolar bozdurmak farz-ı ayndır eyy vatandaş!..

Biliyorsunuz su uyur, dolar uyumaz!..
Çünkü dünyanın yarısı uykudayken, diğer yarısı güne başlamıştır bile... O nedenle “ohh akşam oldu ya da tatile girdik, doların yükselişi durdu” gibi bir sevinme türü yoktur!.. Pazar gecesi de aynen böyle oldu; Asya piyasalarının açılışıyla birlikte dolar yine şaha kalktı ve kısacık sürede 7.62 TL’ye sıçrayıverdi!.. Doğal olarak Euro 8 TL’yi, sterlin de 9 TL’yi geride bıraktı!..
Merkez Bankası’nın sahneye çıkması ve 10 maddelik önlem paketini açıklaması, bankaları biraz olsun rahatlatması ile birlikte sabah saatlerinden itibaren dolar 7 liranın altına geriledi. Bu yazının kaleme alındığı sıralarda 6.88 TL civarında oynaşıyordu!.. Euro da 8 TL’nin hemen altında kıpraşıp duruyordu...
Pekii, TL’nin dibin de dibine vurması, memleketin bir hafta içinde neredeyse yarı yarıya fakirleşmesi, kişi başına milli gelirin 6 bin dolar seviyesine gerilemesi, milletin belini kıracak zamların sıraya dizilmesi karşısında büyüklerimiz ne türden önlemler alıyor acaba?..
Valla, “onların doları varsa bizim de Allah’ımız var..” cümlesi duygusal olarak insanın içini kabartan cinstendi ancak diğer taraftan da bazı münafıklar “ne yani işimiz Allah’a mı kaldı?” türünden çıkışlar yapınca etkisiz kaldı ne  yazık ki!..
Hazine’den, Maliye’den, kısacası ekonominin bilumum kısmından sorumlu bakanımız Berat Albayrak’ın, terini silmekten helak olarak verdiği müthiş “ekonomi dersi” de ilaç olmadı; o konuşurken 6.08 TL olan dolar, konuşma bittiğinde 6.38’di, iyi mi!.. Ancak iş dünyası gerçekten bayıldı konuşmaya, hele 600 milyonluk vergi borcu silinen bir işkadını “işte budur, müthiş bir konuşmaydı, rahatladık” bile dedi...
-Koca patron bilmeyecek de, biz mi bileceğiz yani?..

Krizi yüklenen millete öneri: “Ya sabır çekmek rahatlatır!”


Ancak dolar bir türlü rahatlamadı...
Bunun üzerine Saray ve iktidar cenahı ile yandaş medya “yastık altındaki döviz, altın ne varsa bozdurun” kampanyasına girişti!.. Mesela büyük ekonomi dehası,  dövizin 4 liraya koştuğu günlerde “hiç merak etmeyin dolarda kalanlar büyük zarar edecek, TL’de kalın” şeklinde akıl veren Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut yine sahneye çıktı ve aynen şu yorumu yaptı:
-Dövizden TL’ye dönenler 1-4 yıl arası kazanç elde edecek!..
Milletin bir gün sonrasını bile göremediği, şirketlerin iflas sırasına girdiği bir dönemde gerçekten müthiş ve de uzun vadeli bir öngörü; ancak o 4 sene nasıl geçecek işte orası meçhul!.. Sabah Başyazarı Mehmet Barlas da gerekenlerin yapılacağını, zaten yapıldığını belirterek vatandaşa aynen şu öneride bulundu:
-Ya sabır, ya selamet demeniz rahatlatıcı olacaktır!..
Gerçekten çok rahatlatıcı, bir o kadar da bilimsel bir öneri!.. Tabii bunlara ek olarak, 1 dolar yakan işadamları, bin dolar bozdurana Adana’da 3 gün bedava tatil öneren oteller de vardı...  Bu zavallı süreçte daha orijinal buluşlara da rastlayacağımız kesin...
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya ise felaketin boyutundan ziyade kime yükleneceğini şu gerçekçi cümleyle açıkladı:
-Böyle durumlarda siyasi- lerin yüklerini millet alır!..

Deve sidiğinden ekonomiye her şeyi bilen muhterem!..


Ancak en büyük çözüm önerisi (emri mi demeliydim acep!), bir ilahiyatçıdan geldi...
Siz onu gayet iyi tanıyorsunuz; Adı Ebubekir Sifil, Yalova Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim üyesi... Daha önce de deve sidiğinin ne kadar şifalı olduğunu anlatarak tarihe geçmişti bu muhterem!..
Doç. Dr Sifil, bu tarihi kriz, “adı konulmuş bir istiklal savaşına” benzetip bu savaşta tarafsız kalmanın, sessiz kalmanın düşmanla işbirliği  anlamına geleceğinin de altını çizip, şöyle buyurdu:
-Elinde dövizi, altını olanların bozdurup TL’ye çevirmesi farz-ı ayndır!..
Ne demek farz-ı ayn: Mükellef olan her Müslümanın bizzat kendisinin yapması gereken farzdır...
Diğer bir deyişle eldeki döviz veya altınların bozdurulmasının “ilahi emir” olduğu anlamı çıkıyor bu mesajdan!.. İyi de “bu tür farz hep zavallı halkın üzerine mi biniyor?” diye  bir soru geliveriyor insanın aklına... Doç. Sifil, özellikle yöneticilerin, iş çevrelerinin, siyasilerin ve bürokratların bu milli sorumlulukta ön alması gerektiğini söylüyor ancak ardından şunu da yazıyor:
-Acil/ertelenemez ihtiyaç, döviz/altın üzerinden borçlanmış olmak gibi özel/zorunlu durumlar haricinde...
Ehh bu cümle de yukarıda “örnek olması” gerektiğinden söz ettiği çevrelerin önemli bölümünü “Farz-ı ayn” zorunluluğundan kurtarıyor zaten!.. Aslında söylemesi gereken şuydu zannımca:
-Yurtdışında yatan özel servetleri bozdurmak!..
İşte gerçek farz budur; yoksa zavallı ahalinin kara gün için sakladığı üç beş dolar ya da altına göz dikmek değil!..
En büyük Türk büyüklerinin tarihin en büyük krizinde aldıkları “çok ciddi” önlemlerin özeti budur eyy ahali, duyduk duymadık demeyin!..

plusbanner2x