Uzun süredir genellikle bir konu üzerinde çok durdum...

Bu iktidar sürecinde hangi kepazelikleri yaşadığımızı, büyük yığınların nasıl bir açlık ve yoksulluğa mahkum edildiğini, kadınların, gençlerin ve çocukların hangi karanlığa maruz bırakıldığını, her anlamda baskı, şantaj ve tehditleri yazmaya çalıştım...

Daha da acısı, dünyanın en güzel ve bereketli toprakları üzerinde küçük bir kesim hariç, nasıl da mutsuz, ne ölçüde zavallı bir topluma dönüştürüldüğümüzü, bu gidişin hiç de hayırlı bir gidiş olmadığını anlatmak için uğraştım...

Yarın, görünürde bir yerel seçim için oy kullanmaya, sandığa gidiyoruz. Ancak, bu seçim, özellikle iktidarın tutumuyla adeta bir referanduma dönüştü...

Artık yalnızca yerel yönetici seçmenin değil, önümüzdeki yıllarda nasıl bir düzende yaşayacağımızın da seçimini yapacağız...

Bu seçimin iki olası sonucu var; seçim öncesi son yazımda bu iki olasılığın sonuçlarını dikkatinize sunmak istiyorum:

- Hepimizin ve de özellikle çocuklarımızın geleceği adına...

Bir başka olasılık yok!

Bu seçimlerin sonunda verilen oylarla iki olasılıktan biri galip gelecek...

- Ya, bu iktidara her zaman ve her şekilde destek vermiş dış çevreler, iktidarın verdiği destekle neredeyse tüm ihaleleri alan, yüz milyarlarca dolarla iyice zenginleşen, isimlerini gayet iyi bildiğiniz, ezberlediğiniz sermaye sahipleri, yıllar içinde iyice yoksullaştırılan, açlıkla dahi sınanan, din her türlü yolla kullanılarak aldatılan halkın bir bölümü sayesinde 22 yıllık bu iktidar kazanacak ve aynı karanlık içinde yolumuzu bulmaya çalışacağız...

- Ya da, demokrasiden, özgürlüklerden, temiz ve aydınlık bir gelecekten yana tavır koyacak, bu ülkenin ezilen, sömürülen, horlanan emekçilerinin, adeta ölüme mahkum edilen emeklilerinin, şiddete, baskıya maruz bırakılan kadınlarının, geleceği karartılmış gençlerinin ve çocuklarının yanında yer alacak, aydınlık yarınlar için bu karanlıktan çıkmak için, bu güzelim topraklarda birlikte mutlu yarınları, başı dik, onurlu insanlar ülkesini yeniden inşa etmek için oyumuzu kullanacak, kaderimizi kendi elimizle değiştireceğiz...

Bu yazdıklarımdan da anlaşılacağı üzere benim seçeneğim gayet açık:

- Aydınlık yarınlar için oy kullanmak...

Bir kızım var; ama sandık başına gittiğimde, bu ülkenin on milyonlarca çocuğunu, gencini, kadınını ve emekçisini düşünerek atacağım oyumu...

- Aydınlık kazanırsa bileceğim ki, çocuklarımız bizden daha mutlu ve özgür yaşayacak!

Her oy çok değerli!

Sevgili okuyucularım, oyunuzu mutlaka kullanın...

Hayal kırıklığı içinde olsanız da, kızgınlığa kapılmış olsanız da oyunuzu esirgemeyin; en azından ülkenizin geleceğini düşünerek kullanın...

Beni yolda görenlerin, mesaj atanların bir bölümü, tam da bu saydığım nedenlerle oy kullanmayacaklarını belirtiyor. Benim özellikle çok hayret ettiğim bir bölüm yurttaş ise “demokratik hakkımı kullanıyorum” bahanesine sığınıyor! Benim yanıtım da şu oluyor:

- Hangi demokrasi?

Biz, az da olsa yaşadığımız demokrasiyi çok uzun yıllar önce yitirdik ne yazık ki... Gün, yitirdiklerimizi geri alma günü, önümüzdeki yakıcı ve en büyük görev bu...

- Yoksa, çocuklarımızın yüzüne nasıl bakarız?!.

İki gün sonra televizyon ekranında konuşurken ya da klavye başında yazımı hangi ruh halinde yazacağımı şu anda bilmem mümkün değil... Ancak bu halkın en kritik, en kötü zamanlarda dahi sağduyusunu şaşmaz bir şekilde göstermek gibi bir özelliği olduğunu biliyorum...

- O nedenle kazanacağımıza inancım tam!