Korkusuz

Bu iş bitti...

Bu iş bitti...
BU saatten sonra Türk futbolu için iyimser olmak Polyana ile akraba olmak anlamı taşıyor benim için... Onun için Polyana ile tüm duygusal ilişkimi kestim... Hani Polyana’ya demişler ya “Annene tecavüz ettiler’’ ... Bizim iyimser kız Polyana da, “Yaşasın kardeşim olacak’’ diye karşılık vermiş şakıyarak... İşte futbolumuza hep iyimser baktık ya... Futbolumuz yerlerde sürünürken hep şak şak yaptık ya... O şakşakçılarla, çirkine güzel, karaya beyaz diyenlerle bu hale geldi Türk futbolu... İktidarın ve yayıncı kuruluşun boyunduruğunda bir federasyon... Yönlendirilmiş hakemler... Sporculuk ahlakından nasibini almamış çirkin futbolcular... Onlara çanak tutan bir kısım kalem... Bilgi sahibi olmadan ahkâm kesen yorumcular... Yol gösterici, yapıcı, birleştirici olacağına kavgaya zemin hazırlayan kulüp başkan ve yöneticileri... Çanak soru sorulunca zevkten dört köşe olan, tersi sorulunca basın emekçilerine her türlü gider yapan hocalar... Venceremos’un, Enternasyonal’in, Gündoğdu’nun söylendiği yerlerde İzmir Marşı’nın söylenmesine tahammülü olmayan köhnemiş beyinlerin bulunduğu kulüp yönetimleri... Her şey sırayla bitirilirken futbol da bundan nasibini aldı... “Ölümün avcılık yaptığı bir dünyada, kuşku ve pişmanlık için zaman yok. Ancak kararlar var’’ derken Albert Camus, bu günleri mi gördü acaba diye de düşünmeden edemiyor insan... Bu haftalık benden TAMAM...