Korkusuz
Ali İskefli

Bizim oyunun adı

ŞAMPİYONLAR Ligi çeyrek final karşılaşmalarını izledik. Peki bunların oynadığı oyunun adı futbolsa, bizde oynananın adı ne? Saha içinde kıran kırana fakat centilmence oynayıp, fırsatını bulsam topla karışık rakibe vursam bassam diyen oyuncu yok. Teknik direktörler tamamen oyunun içinde nasıl daha etkili oynarız peşinde. Dördüncü hakemlerle olan diyaloglar ne kadar kibar. Başkan, yönetici, basın sözcüsü, onları tanıyan bilen yok çünkü maç sonunda her kameraya koşan, mikrofona uzanan kimse yok ortada. Peki ya hakemler? Gayet başarılıydılar, çünkü herkes saygı çerçevesi içinde kendi işini yapıyordu. Her fırsatta rakibe tekme atan, ayağına dokunulunca yüzünü tutup yerde tepinen futbolcular yoktu. Aleyhlerine çalınan her düdük sonrası avaz avaz bağırarak hakemi baskı altına almaya çalışan taraftar da göremedik, etrafını sarıp kararını değiştirmeye çabalayan futbolcular da. Pozisyon sonrası hakemlerden izahat bekleyen teknik direktörler zaten bize özel bir durum, anlatmaya gerek yok! Bu güzellikler içinde bizimde bir temsilcimiz vardı; Cüneyt Çakır ve ekibi. Bu rahat ortamda çok güzel bir maç yönetti. En kritik anda verdiğim karar doğru diye ısrar etmedi, VAR’a giderek maçın sonucunu değiştirdi. Ligimizdeki maçlarının çok üstünde bir performans sergiledi.