Korkusuz

Bir dayım bile yok

Bir dayım bile yok
Cumhurbaşkanı Erdoğan  cuma günü Sevgili Peygamberimizin doğumunun kutlanması ile ilgili düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada ‘2002’nin Türkiyesi ile 2018’in Türkiyesi’ni karşılaştırdığımızda, yasaklardan ziyade özgürlüklerin konuşulduğu, teröre ve şiddete bulaşmadığı sürece her türlü fikrin serbestçe dillendirildiği bir iklimde, böyle bir ülkede yaşıyoruz’  dedi.
Peki o zaman ben neden hapis cezası aldım?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söyledikleri gerçek kabul edilseydi bugün Türkiye özgür, demokratik, çağdaş ve gelişmiş bir ülke olarak dünya sıralamalarında en üstlerde olurdu.
Demek ki devleti yönetenler Erdoğan’ı dinlemiyor.
Erdoğan cuma günü özgürlük vurgusu yaparken akademisyenler gözaltına alınıyordu.
Yalnız ve yalnız konuşup yazdıkları için.
Başkaları da var.
Birileri çıkıp kolayından onlar için ‘örgüt üyesi’ diyebilir ama buna hukuk ve adalet ruhu karar vermeli.
Peki ben neyim?
Erdoğan’ın söylemiyle ‘teröre bulaşmadım’, ajan ya da casus değilim, Fetö, PKK, IŞİD, Nusra ya da benzeri hiç bir örgütle dolaylı-dolaysız hiç bir bağım yok ve  vatan haini hiç değilim.
Yalnız ve yalnız bir gazeteciyim ve Erdoğan’ın deyimiyle ‘fikrimi serbestçe dillendiriyorum’.
Öyle yaptım ama demek ki Erdoğan’ın deyimiyle ‘özgür bir ülkede’ yaşadığımı unuttuğum için gözaltına alındım, tutuklandım, Silivri’ye kondum sonra da hapis cezasına çarptırıldım.
Hem de çok ağır sağlık sorunlarıma rağmen.
Yani vicdansızca.
Yalnız ve yalnız konuşup yazdığım için.
Hiç kimseye hakaret etmeden, aşağılamadan ve asla yalan söylemeden.
Yaptığım tek şey AKP yönetiminde Ankara’nın ‘Arap Baharı’ sürecinde çok tehlikeli bölge ve Suriye politikasını eleştirmekti.
Elbette en ağır ifadelerle.
Çünkü bedelinin çok ağır olacağını biliyordum ve Türkiye’ye zarar gelmesini istemiyordum.
Söylediklerimin bir tek cümlesi yanlış olsaydı Erdoğan Haziran 2016’ya kadar düşman bellediği Putin ve Ruhani ile dost olup Suriye sorununu çözmeye kalkışmazdı.
Erdoğan’ın Putin’le olan önceki günkü samimi görüntüsü ve ikili ilişkilerde sağlanan müthiş dostluk beni doğruluyor.
Öngörülerim dikkate alınsaydı bugün Türkiye Fırat’ın doğusunda PYD konusunda en büyük müttefik ABD ile kavga etmezdi.
Peki o zaman neden benimle uğraşılıyor?
Mahkeme işi yetmedi bir de yandaş medyanın ahlaksız ve rezil gazeteci müsveddeleri var.
Birçoğu kısa bir süre öncesine kadar Erdoğan düşmanıydı ama şimdi hepsi müthiş yalaka.
Bu iş bana göre değil.
Trump ve Merkel gibi dayılarım yok ama olsun.
Aldılar Brunson ve Deniz Yücel’i ben kaldım ortada.
Ruhani ve Putin benimle ilgilenmez.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi benim gibilerinden haberi bile yok.
Olsa bile Erdoğan onları dinlemez.
Esad’dan medet umsam o da Erdoğan’la konuşmuyor.
Oysa bir zamanlar ne kadar da dost idiler.
Erdoğan ‘her türlü fikrin serbestçe dillendirildiği bir iklimde, böyle bir ülkede yaşıyoruz’ dediğine göre umarım bundan böyle sorun yok ve olmaz.
Ne ben ne de başka bir insan ‘fikrini serbestçe dile getirdiği’ için hapse atılmayacak ve mahkemelerde sürünmeyecek!
Karşıt görüşler iktidarların ufkunu açar ve yanlış yapmalarını önler.
Çekinmeden söyleyebilirim: AKP uyarılarımı dikkate almış olsaydı belki de bugün konuştuğumuz hiçbir konu gündemimizde olmayacak ve çok farklı bir Türkiye ve coğrafyada yaşıyor olacaktık.
İktidar çevresindeki insanlar korku ve özel çıkardan dolayı liderlerine görüş bildirmekten çekinir ve korkarlar.
Bu İbn-i Haldun’un yaklaşık 600 yıl önceki tesbitidir.
Ülkesini ve insanlarını seven bir aydın asla kötü şeyler düşünmez.
Olaylara farklı bakmak bir zenginliktir.
Karanlık ilişki içinde olanlar elbette bu tanımın dışındadır.
Bunun kriterini de iktidar tek başına değil akıl, mantık, hukuk ve avicdanla birlikte belirlemelidir.
Ben ve benim gibiler Erdoğan’ın deyimiyle ‘her türlü fikrin serbestçe dillendirildiği bir iklimde ve ülkede’ yaşamak istiyoruz.
Hepsi bu kadar.
Dayımız olmasa da olur.

plusbanner2x