Korkusuz

Ben varım ya siz!

Ben varım ya siz!
İki yıl önce bugün Silivri’de ilk günümdü.
Sağlığım çok kötüydü.
Kişisel ve ailesel endişelerin dışında çok çelişkili duygular içindeydim.
Ben neden buradaydım’
Verdiğim mücadeleye değdi mi’
Silivri ve Cerrahpaşa’da kaldığım 38 gün hep kendime bu iki soruyu sorup durdum.
Çıkınca çok daha yoğun bir şekilde.
Meğer insanlar ne kadar da vefasız, ikiyüzlü ve korkak olabiliyormuş.
İçtenlikle söylüyorum: Hiç umurumda değil.
Mücadele, karşılığı olsun diye yapılmaz.
Mücadele bir sevdadır, vicdandır ve delikanlılıktır.
Yüreği olmayan kalkışamaz.
Hele bizim gibi ülkelerde.
Mahkeme ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümete hakaret ettiğime karar vererek toplamda 4 yıl iki ay hapis cezası verdi.
Peki nasıl hakaret etmişim?
Aralık 2016’da Suriye ordusu Halep’i teröristlerden kurtarmaya çalıştığı günlerde Twitter, Halk Tv programında ve Yurt gazetesine verdiğim söyleşide.
Peki ne demişim?
Önce Twitter’e bakalım:
‘Halep’te ruh hastalarının işi bitti. 5 yıldır onlara yardım edenler ne olacak? Ee ne biçim Müslümansınız. Boşuna uğraşmayın işiniz bitti’...
‘Halit Meşal Halep’teki durum beni çok üzüyor demiş. Ulen seni ve Mavi Marmara’yı satanlara da iki laf etsene’..
Mahkemeye göre meğer bu bu iki tweette Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümete hakaret etmişim.
Allah Allah!
Televizyon ve gazete söyleşisinden küçük küçük cümleler seçilerek yine Cumhurbaşkanı ve hükümete hakaret ettiğim iddia edilmiş.
‘..Türkiye Suriye’deki silahlı gruplara destek veriyor..’
‘..Erdoğan Yavuz Selim gibi Suriye’ye girmek ve Emevi’de namaz kılmak istedi..’
‘..Suriye’ye yüzlerce TIR gitti..’
‘..Türkiye’nin 2011’de Suriye’ye müdahalesi olmasaydı PYD, Nusra, IŞİD, ÖSO ve diğer terör örgütleri olmayacaktı..’ demişim.
Yanıt verdim:
‘Türkiye artık silahlı gruplara yardım etmiyor Cerablus, El-Bab ve Afrin’de birlikte savaşıyor.
Türkiye 50 bin kadar ÖSO ve benzeri grupların militanlarının her şeyini karşılıyor. Her gün yüzlerce TIR Suriye’ye silah, askeri gereç ve diğer malzeme taşıyor...
‘2011 öncesinde Suriye’de hiçbir terör örgütü yoktu. Türkiye Haziran 2015’e kadar PYD ile dost idi. Şimdi ABD desteğiyle PYD en büyük tehlike...”
Buna benzer belgeli birçok savunma yaptım ama savcı ve hakim başka türlü düşünüyorlardı.
Yurt gazetesinde olup bitenlere karşı sessiz kaldığı için Kılıçdaroğlu’na yönelik yaptığım bir eleştiri Erdoğan’a yapılmış   gibi gösterilmiş.
Adalet, hak ve hukukun bittiği noktaydı.
Dönelim Silivri’ye.
Orada kaldığım günlerde çok şey öğrendim.
Hastane günlerim çok iğrençti.
Küçük bir odada sağımda ve solumda iki asker karşımda bir gardiyan oturuyordu. Odanın kapısında da silahlı iki bazen de üç asker bekliyordu.
Onlarla ‘Büyük aşk’ yaşıyordum.
Cerrahpaşa’nın Nöroloji, Üroloji, KBB, Radyoloji ve Hematoloji hoca ve çalışanları olmasaydı belki de felç olmuştum.
Peki değdi mi?
Ben pişman değilim çünkü yüzde yüz haklıyım ve hiçbir konuda yalan söylemedim, her zaman iyi gazeteci oldum ve hiçbir konuda yanılmadım.
Hüzünlü bir şarkıda birlikte dertlenip beraber ağlayalım istiyorum.
Neşeli bir türküde birlikte kalkıp halay çekmenin hayalini kuruyorum.
Siz de varsanız ben olduğum yerdeyim.
Benim olduğu kadar sizin de içi boş ve saçma sapan palavralara karnınız tok olmalı.
İnanın bana karanlığın çok daha kapkarası var.
Duygusallığın alemi yok.
Hayal kurmak hiç bana göre değil.
Ya varsınız ya da hep birlikte yok oluruz.
Kurtulmak mucize ister.
Ben inanmam ama ‘belki’ diyenleri çok severim.
Dört gözle bekler, heyecanlanır, onur duyar ve ‘gazanız mübarek’ olsun derim.
Asla bırakıp kaçmam.
Arkanızda ya da önünüzde değil tam da yüreğinizdeyim.
Yola koyulma zamanıdır.
Zamanı tersine çevirmek için.
Mart seçimleri herkes için son şans.
Zamanı geldiğinde her şeyi yazarım.