Korkusuz
Can Ataklı

Anayasal kurumlar ve yüksek yargı iyice göstermelik hale getirilecek

ANALİZ

Anayasal kurumlar ve yüksek yargı iyice göstermelik hale getirilecek


İktidar yandaşları Anayasa Mahkemesi’ni tartışıyor.
Gerçi buna ne kadar tartışma denir orası da ayrı konu, çünkü yandaşlar Anayasa Mahkemesi’ni eleştirmiyor, çok ağır hakaretler yağdırıyor.
Nedeni şu;
Güneydoğu’daki bazı şehirlerde yapılan “hendek operasyonlarına” karşı bir grup akademisyen bir bildiri yayınlamıştı.
Akademisyenler “Suça ortak olmayacağız” diyerek bu operasyonların yapılış biçimini eleştirmişlerdi.
İktidarın ve yandaş tetikçi takımının, buna tepkisi çok sert olmuştu.
İmzacı bütün akademisyen hakkında soruşturma açılmış, neredeyse tamamına üniversitelerden uzaklaştırma verilmiş, bazıları tutuklanmış, bazıları da hapse atılmıştı.
İşte bu akademisyenler Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak “hak ihlali” yapıldığını ileri sürmüştü.
Mahkeme, yaptığı oylama eşit çıkınca, “Başkanın oyu iki sayılır” kuralına uydu, böylelikle “hak ihlali yapıldığı” sonucuna varıldı.
Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bu tür kararlar bağlayıcı nitelikte.
İşte ne olduysa bundan sonra oldu.
Yandaş tetikçi medya ayağa kalktı.
Anayasa Mahkemesi’nin teröre yeşil ışık yaktığı, mahkeme kararıyla terörün meşru hale geldiği, Anayasa Mahkemesi’nin ihanet içinde olduğu yönünde yayınlar başladı.
Anayasa Mahkemesi, 2010’daki Anayasa değişikliğinden bu yana tamamen sarayın kontrolünde.
Üyelerinin neredeyse tamamı bu iktidar tarafından atandı.
Mahkeme, bugüne kadar sarayın talimatlarını eksiksiz yerine getirdi.
Peki ne oluyor?
Sanıyorum olan şu; Anayasa Mahkemesi üyeleri bugünkü iktidarın adamları, o makama gelmeleri AKP iktidarı sayesinde. Ancak bunlardan bazılarının ataması Abdullah Gül tarafından yapılmıştı. Sarayın tam hakimiyet sağlaması için sadece 2 üyenin değişmesi gerek.
Bu yoğun saldırılarla galiba en az iki üyenin istifa etmesi sağlanmak isteniyor.
Bu durumda atamayı saray yapacak, böylelikle Gül’ün adamları azınlığa düşecek.
Bence kampanyanın amacı bu.
Bu yolla bütün anayasal kurumların içinin boşaltmış ve işlevlerini yitirmiş olmaları amaçlanıyor.
Hesapta Anayasa Mahkememiz de Yargıtayımız da Sayıştayımız da kağıt üzerinde var olacaklar ama iktidarın emrinden hiç çıkmadıkları için bir işlevleri olmayacak.
Böylece demokrasinin en önemli unsuru “denetim ve yargı” varmış gibi görünmesine rağmen tamamen ortadan kalkacak.
Türkiye nasıl bir uçuruma götürülüyor değil mi?
ÖNEMLİ: Anayasa Mahkemesi’nin kararı, bildiriyi savunan bir karar değil. Konu tamamen hukukidir. İçerik ne olursa olsun insanlara böyle davranılamayacağı karara varılmıştır. Durum budur.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Yüzde 60 kazanan yatırımcılar kimler?


Sarayın ekonomiye baksın diye Hazine ve Maliye’nin başına oturttuğu damat bey, önceki gün bilmem kaçıncı kez ekonomik plan açıkladı.
İşte döviz ne olur, enflasyon ne olur tahminlerinin yanı sıra Türkiye ekonomisinin ne kadar iyi olduğunu anlattı.
Bugüne kadar ekonomideki hiçbir olumsuzluktan söz etmemesine rağmen yine hiç çekinmeden “En kötüsünü geride bıraktık” dedi.
Konuşmasında bir nokta vardı ki, ben içinden çıkamadım.
Damat Bey dedi ki, “Bu yıl da Türkiye’de yatırım yapanlar kazandı. Bu yıl reform yılıydı ve yatırımcılar yüzde 20 ile yüzde 60 arasında kazandılar.”
Vay canına değil mi?
Merakım şu; hangi sektöre yatırım yapıldığında yüzde 60 kazanılabiliyor?
Açıkçası böyle kazanç elde edenleri kıskanıyorum.
Ne güzel değil mi, 100 bin lira yatırım yapıyorsunuz, yıl sonunda elinizdeki para 160 bin lira oluyor.
Biri bu büyük kazanç sağlayan yatırım alanlarını bize de söylese keşke, belki paramız yok ama hiç olmazsa hayalini kurarız.
Şaka bir yana, yabancıların “paradan para kazanma” dışında bir yatırım yaptığını sanmıyorum.
Çünkü çok kazançlı yatırımlar yapsalar, bunun Türkiye’nin istihdamına ve üretimine de katkısı olur.
Ama bu yok.
Demek ki aslında paralarını katlıyor yabancılar.
Peki şimdi faizler düşürülecekse yabancı yatırımcı neye yatırım yapacak da yine çok kazanacak?
Bir oyun oynanıyor ya, haydi hayırlısı.
NOT: Nasıl bir oyun diyenlere söyleyeyim. Dövizi yükseltirsin, satarsın, sonra ekonomiyi rayına oturtma bahanesiyle düşürürsün, sattığını yerine koyarsın. Sonra aynı oyun. Sonra bir daha. Al sana yatırımcı hep kazanıyor edebiyatı.

ŞAŞIRDIM

Terör koridoru, güvenlikli bölge derken “barış koridoru” oluverdi


Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra yayınlanan bildiriyi okurken bir nokta çok dikkatimi çekti ve şaşırttı.
6 saat süren toplantıdan sonra yayınlanan bildiride, Suriye’nin kuzeyindeki bölgeden “Barış Koridoru” olarak söz ediliyor.
İktidar, bu bölgenin önce “Bir terör koridoru” gibi kullanılmak istendiğini ileri sürmüştü.
Bir süre sonra Türkiye, sınırda güvenli bir bölge oluşturulması gerektiğini ileri sürdü.
Amerika uzun süre bu öneriye hiç sıcak bakmadı.
Sonra bir anda Amerika’nın güvenli bölge konusunu gündeme getirdiğini öğrendik.
İktidar bunu, “Erdoğan’ın söylediğine nihayet geldiler” propagandasına çevirdi.
Ardından bu güvenli bölgenin kontrolünün Türkiye’de olacağını söylemeye başladık.
Onun da hiç ciddiye alınmaması üzerine, en son iki hafta kadar önce Amerika’ya “Bu bölgeyi koordineli olarak kontrol edelim” önerisi götürdük.
Amerika pek umursamadı görüldüğü kadarıyla.
Öneriyi yineledik.
Bundan da tam sonuç çıkmayınca Milli Savunma Bakanı, “Görüşümüzde ısrar ediyoruz, Amerika verdiği sözleri tutmazsa işimizi kendimiz yaparız” dedi.
Son Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ise yepyeni bir kavramla karşılaştık, bu bölgenin adı “Barış Koridoru” olarak anıldı.
Barış kelimesi, bu tür durumlarda biçim için “savaş” anlamı da taşıyabilir.
Örneğin Kıbrıs’a çıktığımızda “Barış Harekatı” dedik.
Afrin’i almaya “Zeytin Dalı” operasyonu ile gittik. El Bab operasyonunun adı da “Fırat Kalkanı” idi.
Şimdi güvenli bölgeden “barış” kodunu kullanarak söz edildiğine göre, askeri müdahale belki de çok yakındır.
Tabii Amerika’nın izin verdiği ölçüde...

YENİ ÖĞRENDİM

F-35 pilotları dönüş yolunda


Amerika’da yönetim kademeleriyle iyi ilişkileri olan bir kaynağımdan, F-35 uçakları için eğitim gören pilotlarımızın geri döneceğini öğrendim.
Amerika, yapımına da ortak olduğumuz ve parasını da ödediğimiz iki F-35 savaş uçağını teslim etmişti.
Ancak henüz Amerika’da olan bu uçaklarda Türk pilotları da eğitime başlamıştı.
Ancak, Türkiye ile S-400 sorunu ortaya çıkınca F-35 konusu askıya alınmıştı.
Türkiye’nin ısrarlı tutumuna rağmen uçakların teslim edilmeyeceği anlaşıldı.
Bu arada Türk pilotlara eğitim alanına girme yasağı da gelince, geri dönüşten başka çare kalmamış.
Türk pilotları, pazartesi akşamı Virginia’daki en ünlü Türk lokantası Kazan’da bir veda yemeği yemişler.
Kaynağım, pilotların her an Türkiye’de olabileceklerini belirtti.

DÜZELTME

Konu kişiler değil CHP’nin ilkelere bağlı kalması gerek


Bu köşede dün sizlere CHP’li olduğunu bildiğim bazı haber sitelerinde yayınlanan bir listeyi paylaşmıştım.
Bu liste çeşitli belediye başkanlarının önemli görevlere getirdiği eş, dost, akraba ve yakınların isimlerini içeriyordu.
Bu listeyi niteliğini bildiğim sitelerden aldığım için açıkçası tek tek inceleme gereği duymadım.
Bu listede anladığım kadarıyla üç kişinin adı yanlışlıkla yayınlanmış.
Onun için gelen düzeltme yazılarından birini sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Merhaba Can Bey,
Sizi ilgi ile takip ediyoruz.
Selçuk Belediye Başkanı hakkında bugün çıkan yazınızda bazı hatalar var,
1- Filiz Hanım’ın soyadı Şengel değil, Ceritoğlu Sengel.
2- İlgili kişi, Başkan’ın kuzeni değil,
3- Bu kişiyi Filiz Hanım işe almadı, 15-16 yıldır belediyede işçi statüsünde çalışan bir kişi.
Düzeltmenizi bekliyoruz.
Saygı ve sevgilerimle (İsim bende)

Adana’dan da Çukurova Belediye Bakanı Soner Çetin’in kuzeni Ercan Çetin aradı.
“Ben göreve 2014’te 657 sayılı kanunun tanıdığı hakka istinaden, nakil yoluyla geldim, ayrıca bu görevi de girdiğim sınavda tam puan alarak kazanmıştım. Başkan’ın beni ataması söz konusu değil, sanıyorum bir yanlışlık olmuş” dedi.
Ataşehir Belediyesi Basın Danışmanı da Başkan Yardımcılığı’na atanan kişinin Başkan’la akrabalığı olmadığını söyledi.
Öncelikle bu yanlışlardan ötürü özür dilerim.
Yeri gelmişken şunu çok açıkça belirtmek istiyorum.
Dün o listeyi ibret olsun diye yayınladım.
Benim sorunum kişilerle ilgili değil.
CHP’nin ve elbette diğer muhalefet partilerinin çok ilkeli davranmaları ve halkın AKP’den uzaklaşmasına neden olan bu tür hatalara düşmemesi için bu tür uyarıları ısrarla yapmamız gerektiğine inanıyorum.
Yoksa “Şu belediye başkanı, şu yakınını işe koydu” türü haberler yapmak değil amacım.
Yayınlanan bir listede bir maddi hata elbette olabilir ama inanın Türkiye’nin her tarafından “adam kayırma iddiaları” adeta yağmur gibi yağıyor.
Bunların hiçbirini yayınlamaktan yana değilim.
Önemli olan hatanın çok çabuk görülmesi, gereken önlemlerin alınması ve tekrarının önüne geçilmesidir.