Korkusuz
Can Ataklı

Amerika “suikastçı” iki Türk yakalamış

ŞAŞIRDIM

Amerika “suikastçı” iki Türk yakalamış


Önceki gün akşam saatlerinde aklıma geldi, “Yarın” dedim kendi kendime “Reza Zarrab davası ile ilgili karar açıklanabilir” ve Washington’da yaşayan Beyaz Saray’la da teması olan bir dostumu aramaya karar verdim.
Telefon ettiğimde tam da Gazze’de yaşanan olaylarının ulaştığı vahim durum söz konusuydu ve ben de “Neler oluyor Amerika’da” diye sordum önce sonra da ekledim “Zarrab davasını merakla bekliyoruz. Hele son İran gelişmesinden sonra sanki bu dava bizim için daha da önem kazandı.”
Dostum “Aynen öyle” dedi “Ben de bugün dava ile ilgili bilgi almak için aradığım bazı kaynaklarımdan az önce öyle bir bilgi aldım ki işte o bambaşka ve çok şaşırtıcı” diye devam etti.
Merakla “Zarrab davası ile mi ilgili?” diye sordum.
“Hayır” dedi “Burada iki kişinin yakalandığı söyleniyor. Türkiye’den gelmişler ve bir eylem hazırlığı içindeymişler güya.”
İnsan bir anda irkiliyor. “Nasıl bir eylem, terör falan gibi mi?”
Tabii akla ilk Amerika’da eylem yapmaya kalkacak bir İslamcı terörist olduğu geliyor.
Amerika’da yaşayan dostum “öyle değil, bu iki kişinin birine suikast yapmak üzere geldiğini söylüyorlar. Bilinen birine yönelikmiş.”
Telefonda isim vermek istemediğini anlıyorum ama kimi kastettiği belli oluyor ister istemez.
“Kimlikleri ve bağlantıları belli mi peki?” diye sordum.
O konuda fazla bilgi vermemişler. Sadece iki kişinin yakalandığını söylemişler. Bunlar “kendilerine görev biçen” sivil kişiler de olabilirmiş.
Dostuma “Başka neler var?” diye sordum.
“Valla” dedi “Buradaki Türkiye ile ilgili birimler Amerikalı papaz dışında pek bir şeyle ilgilenmiyorlar.” Sonra da ekledi “Bir ara papazın sağlık nedenleriyle tahliye edilmesi gündeme gelmiş, Amerika buna karşı Fetullah Gülen’le ilgili bir şeyler yapmayı düşüneceğini söylemiş ama yeterli bir cevap alamamışlar.”
Amerika’daki dostum “Ama sana bir şey söyleyeyim mi. Bana bilgi veren kaynaklar Türkiye’nin Fetullah Gülen konusunda samimi davranmadığını belirtiyorlar” dedi.
Sonra bunun nasıl olduğunu anlattı: “Türkiye koliler dolusu dosya gönderdiğini söylüyor. Ama buradakiler ortada işe yarar bir delil bulunmadığını ileri sürüyor. Güvendiğim bir kaynağım sanki Türkiye’nin Fetullah Gülen’in iade edilmemesi için çaba harcadığını düşündüğünü bile söyledi. Belki de Fetullah Gülen’in burada kalması işlerine geliyordur.”
Bu sözlere karşı düşüncemi “Aslına bakarsan bana da öyle geliyor. Adamı getirip de bu konuyu kapatmak yerine cemaat tehlikesini sürekli diri tutarak algı operasyonu yapıyorlar sanki” diyerek açıkladım.
Sohbetimizi “Zarrab duruşması bittikten sora bir daha konuşalım” diyerek noktaladık.

KOMİK

Şeytan diyor ki “bırak seçimi AKP kazansın”


Yandaş gazetelere bakarsan ekonomi harika gidiyor.
Dolar 4 lirayı geçmiş 5’e koşuyor ama yandaş gazeteler için bunun bir haber değeri yok.
Bunun yerine millete hizmet için toplanan vergilerden vazgeçip müteahhitlere ev sattırma telaşı bu gazetelerin ekonomi sayfalarında “ucuz ev heyecanı” başlıklarıyla duyuruluyor.
Galiba iktidar yandaşlarıyla çok farklı dünyalarda yaşıyoruz.
Ama ne yapılırsa yapılsın gerçeklerden kaçmak da mümkün değil.
Örneğin dün sosyal medyada gezerken ekonomist Mahfi Eğilmez’in bir tweetine rastladım.
Eğilmez bir yıl içinde vadesi gelecek dövizli ödemeler toplamı rakamlarına dikkat çekerek “186 milyar USD + 55 milyar USD cari açık = 1 yıl içinde bulunması gereken dış finansman tutarı = 241 milyar USD. Bunun farkında mıyız?” demiş.
Türkiye’yi süper güç, tüm dünyayı titreten, İsrail’i de Amerika’yı da dize getiren ülke zannedenlerin anlaması zaten mümkün değil ama ekonomiyi bilenler bunun nasıl bir tehdit olduğunu anlıyorlardır.
Bu manzarayı görünce, ne yalan söyleyeyim içimden “yıllardır bizlere çektiren bu iktidarın gitmesi için çaba harcamak yerine belki de tam tersini yapmak ve AKP’nin iktidarının devamını sağlamak gerek. Yarattıkları hasarı ya kendileri temizlesinler ya da tamamen altında kalsınlar” demek geçiyor.
Tabii genel hasara bakınca “Ne kadar önce kurtulsak o kadar iyidir” diyorum sonunda.

BUNU YAZMAK GEREK

Haberin içindeki habere çok şaşırdım


Yeni Şafak Gazetesi’nin “dini fetvalar vermekle ünlü” ve “şeriatçı olduğunu” saklama gereği duymayan yazarı Hayrettin Karaman şimdi de görücü usulü olarak kız istemeye giden bir kişinin, abladan vazgeçip kız kardeşine de talip olabileceğini savunmuş.
Karaman, karısı ölen ya da boşanmış olan bir erkeğin de, baldızı ile evlenebileceği fetvasını vermiş. Sözcü Gazetesi’nden Ali Ekber Ertürk’ün haberine göre, Hayrettin Karaman’a bir okuru “Bir görücü meselesi oldu, önce ablam için geldiler, daha sonra aynı kişi benim için geldi. İslami açıdan bir problem olur mu?” diye sormuş. O da soruyu ‘‘Problem olmaz, Ablanızı isteyip bu olmazsa, sizi isteyebilir’’ cevabını vermiş.
Parantez açayım demek ki bu genç kızımız için duygular, ablasını incitme falan önemli değil. Dine uygun mu değil mi merakı bu.
Ama haberde asıl ilgimi çeken ve belki de bilmediğim için beni şaşırtan şu oldu. Ali Ekber Ertürk’ün haberi şöyle başlıyor; “Ziraat Katılım Yönetim Kurulu üyesi ve Yeni Şafak yazarı…”
Durun bir dakika. Hayrettin Karaman ilahiyatçı. Üstelik “şeriatçı” olduğunu da gizlemiyor. Ama bir diğer işi de banka yönetim kurulu üyeliği öyle mi?
Bu iktidarın hiçbir konuda mı ilkesi olmaz be kardeşim.

OKURDAN MESAJ

Sultanahmet’ten turizmciler de bezmiş


Hafta başında Sultanahmet Meydanı ve çevresinin nasıl içine edildiğini anlatan bir yazı yazmıştım hatırlarsanız.
Bu yazım üzerine bir turizmci mektup göndermiş.  Sultanahmet ve çevresinin turizmciler için de bir kâbus yeri haline geldiğini ileri sürerek bakın neler yazmış;
Selamlar  Can Bey,
22 yıldır acentecilik  ve 30 yıldır rehberlik yapıyorum. Sultanahmet konusundaki yazınızı  okudum. Zannetmeyin ki  turist otobüslerini  Sultanahmet’e alıyorlar.
Eskiden Ayasofya’nın önünde indirme bindirme yeri vardı oradan da para alıyorlardı. Onu da iptal ettiler.
Topkapı Sarayı’nın Cankurtaran tarafında bir yerden indirebiliyorlar turist araçlarını. Oraya varmak otobüsler  için bir işkence.
Genç turistleri yürütüyoruz. Yaşlı olanlar  o gün dünyasından beziyor. Belediyenin ücretsiz gezileriyle  bölgeye girenler  meydana falan girebiliyorlar turist araçları  giremiyor.
Bu belediye ve yönetim esasında tamamen turist düşmanı turiste  ve biz turizm emekçilerine işleri zorlaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Ayasofya’nın önündeki kuyruğu bir hafta sonu görün. Bilet turnikelerine çok az eleman konuyor  sırf kuyruk  gözüksün de turist çok desinler diye. Yani  turizmciyle bir konuşsanız bin ah işitirsiniz. Ancak bizim meslek örgütleri de korkudan hiçbir şey yapamıyor.
Saygılarımla.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Tam “atamazsan atarlar” durumu


İsrail konusunda çok hassasmışız gibi davranıyoruz.
Böyle yazıyorum çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi İsrail’le ticari tüm anlaşmaların iptal edilmesiyle ilgili bir önergeyi AKP’nin oylarıyla reddetti.
Yani AKP’liler esip gürlüyorlar ama iş İsrail’le ilişkileri gerçekten bozmaya gelince yan çiziyorlar. Eee ucunda çok para var tabii. Hem İsrail ile ticari ilişkilerden kimin kazandığını da biliyorlardır mutlaka.
O zaman yapacak bir şey yok. Kaldır parmağı “Ret” de kurtul.
Sonuçta biliyoruz ki iktidarın İsrailli yöneticilere hakaret etmenin dışında şu ana kadar yaptığı tek şey elçiyi geri çekmek oldu.
Ama AKP iktidarı işe yarar bir şey yapamazken İsrail Tarım Bakanı Uri Ariel, Türkiye’den tarım ürünleri ithalatını dondurduğunu açıklayıverdi.
Üstelik Ariel bu kararını Twitter’dan duyurarak “İki yüzlü bir şekilde İsrail’e ahlak dersi vermeye çalışan bir ülkeye destek olmayacağız” dedi.
Ariel tweetinde, “Tarım Bakanı olarak, bugün Türkiye’den tarım ürünlerinin ithalatını dondurma talimatı verdim. İsrail güvenlik güçleri ve IDF askerleri İsrail vatandaşlarını savunurken Erdoğan tüm dünyaya öğüt veriyor ve HAMAS gibi terör örgütlerini finanse ediyor” ifadelerini paylaştı.
Böylelikle Türkiye bana göre tam da maçlarda sürekli tek kale oynayan ama bir türlü gol atamayan takımların durumuna düştü.
Bastırdık. Bastırdık sonra bir kontratakta gol yemiş gibi olduk.

sozcu-banner-1