Korkusuz
Ümit Zileli

Afrin’deki tuzak bu muydu yoksa?!..

Bir başka deyişle “Kendim ettim, kendim buldum” şarkısı mı gündemde?..
Aslında, oyunu tüm safhaları ve piyonları ile görebilmek için geçen haftaya dönmek gerekiyor... Türkiye’nin önemli bir konuğu vardı; ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson! Türkiye’ye gelmeden hemen önce kargaları güldürecek şu açıklamayı yapmıştı:
-YPG’ye (siz PYD/PKK olarak anlayın lütfen!) verdiğimiz ağır silah yok. Bu nedenle geri alınacak bir şey de yok!..
Güler misiniz, ağlar mısınız! Aynı sıralarda Brüksel’de ABD Savunma Bakanı Mattias, bizim Savunma Bakanı Canikli’ye aynen şöyle diyordu:
-Ağır silahları geri almak için ciddi bir çalışma yürütüyoruz!..
ABD’nin en önemli iki bakanı bizimkilerle kafa mı buluyordu yoksa birbirlerinden haberleri mi yoktu, anlayamadık!.. Neyse böyle gergin bir ortamda Türkiye’ye gelen Tillerson, aynı akşam Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 3 saat görüştü. Çevirmen kimdi peki? Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu!.. Diğer bir deyişle bu toplantıya katılması gereken Dışişleri yeminli çevirmeni, zabıt tutması gereken görevli filan yoktu!. Tüm görüşme bu üçlü arasında cereyan etti...
ABD Dışişleri Bakanı Tillerson ertesi gün de mevkidaşı Çavuşoğlu ile 3 saatlik bir görüşme daha yaptı. Duayen Büyükelçi Şükrü Elekdağ bu iki görüşmenin ardından şöyle diyecekti:
-Diplomasi tarihinde böylesine uzun ve kapalı görüşmeler görmedim!..

Esad’ın hayati hamlesi!..


Peki, biz bu görüşmelerde neler konuşulduğunu öğrenebildik mi?..
Bize yapılan açıklama kadarını!.. Örneğin Tillerson’un sözlerinden hiçbir şey öğrenemedik!. Söylediklerinde yeni hiçbir şey yoktu! Çavuşoğlu ise ABD ile aramızdaki gerginliğin azaldığını, daha sıcak ilişkilerin kurulacağını anlattı, o kadar!.. Haa, bir de her zaman ki gibi “ABD samimiyetini Mümbiç’te göstersin” türünden bir dizi güvence isteyen laflar etti tabii!..
Ancak bu görüşmelerin dünyadaki yankıları epey farklı oldu... Türkiye’nin tekrar ABD ile ilişkileri üstelik ABD’nin istediği şekilde kurduğuna dair yorumlar yapıldı. Türkiye-Rusya ilişkilerinin ne olacağına dair sorular sorulmaya başlandı. Rusya ise sessiz kalmayı tercih etti...
-Yeni oyunun işaret fişeğini ise PYD attı!..
Geçtiğimiz pazar günü Suriye’nin kuzeyindeki PYD/PKK güçlerine danışmanlık yapan Badran Jia Kurd adlı bir yetkili, Reuters Ajansı’na yaptığı açıklamada, PYD güçleri ile Şam yönetiminin, Suriye Ordusu’nun Afrin’e girmesi için anlaşmaya vardığını, rejim güçlerinin iki gün içinde Afrin’e gireceğini söyledi!..
Haber ışık hızıyla batı medyasına yayılıverdi; bizim medya hariç!.. Türk medyası beklemeyi tercih etti bu “epey tehlikeli” haberi üfleyerek kullanmayı tercih etmişti, ta’ki Suriye Devlet Televizyonu’nun yaptığı açıklamaya kadar!.. Üstelik öyle iki gün içinde filan denilmiyordu açıklamada:
-Rejim güçleri saatler içinde Afrin’e girecek deniyordu!..

Emperyal saha oyunları!..


Peki, Beşar Esad böylesine yaşamsal bir kararı tek başına alabilir miydi?..
Tabii ki hayır!.. Suriye lideri Esad’ın, Putin’e danışmadan böyle bir girişimde bulunmasının asla mümkün olamayacağını herkes gayet iyi biliyordu!.. Oyunu tamamen değiştirecek bu hamlenin tam da Türkiye-ABD görüşmelerinin yapılmasının hemen ardından sahneye konulması ise Türkiye’yi hem Afrin operasyonunda hem de Mümbiç ile ilgili planlarında yalnız kalma tehlikesiyle baş başa bırakıyordu!..
Bu gelişmelerde daha da vahim olan açıklama ise Almanya dönüşünde Başbakan Binali Yıldırım’ın yaptığı şu konuşmaydı:
-ABD-Türkiye dışişleri ve istihbarat birimleri kendi aralarında daha sıkı bir işbirliği ve çalışma yapacak!..
Diplomatik kaynaklar ve uzman görüşlerine göre işte bu gelişmeler Rusya’nın epey canını sıkmış ve Suriye’ye bu hamleyi yapması için yeşil ışık yakmıştı!..
Peki şimdi ne olacak?.. Suriye Ordusu’nun Afrin’e girmesi halinde “Zeytin Dalı Harekatı” sürebilecek mi? İdlib’deki Türk Ordusu’nun varlığı, yapımına başlanan gözetleme birimlerinin akıbeti ne olacak?.. Suriye birlikleriyle çatışma riski artacak mı?..
Bu soruların bir kısmına yanıt Ürdün’deki Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’ndan geldi; Suriye’nin Afrin’e girmesinin, oradaki terör unsurlarına karşı olması halinde mesele olmadığını belirten bakan, aksi durum halinde ne olacağını da şöyle açıkladı:
-Eğer bu harekat oradaki PKK/PYD unsurlarını korumaya yönelik ise bu durumda Türk Ordusu’nu kimse durduramaz!..
Güzel sözler ama maalesef bir anlam taşımıyor! Rusların Türk uçaklarına koyacağı bir uçuş yasağı, Suriye’ye vereceği açık bir destek, ne yazık ki Çavuşoğlu’nun bu açıklamasını havada bırakacak güce sahip!.. Üstelik Suriye’nin yapacağı “burası benim topraklarım” açıklaması, her türden itirazı geçersiz kılabilecek bir içeriğe sahip!..
Benim naçizane görüşüme gelince:
-Türkiye, Rusya-İran ittifakına güven vermedikçe, ABD ile flört algısını verdikçe, hepsinden önemlisi Suriye ile Esad ile beyaz bir sayfa açmadıkça, bir hamle ile içine düştüğü bu durumdan kurtulması pek olası görünmüyor!..
Emperyal ülkelerle dikkatli dans etmezseniz nasırınıza pek güçlü basılması hiç de sürpriz sayılmaz...
-Bunun adına ise ne yazık ki “Tuzak” denir!..