Korkusuz

ACAYİP HEYECANLANDIM

ACAYİP HEYECANLANDIM
Eren Erdem CHP PM üyesi ve eski milletvekili.
Eren’in çok anlamlı bir adı ve soyadı var.
Eren; Barış Yarkadaş, Ali Şeker, Aykut Erdoğdu, Mahmut Tanal, Selin Sayek Böke, Abdüllatif Şener, Hüsnü Bozkurt, Sezgin Tanrıkulu, Turan Aydoğan ve Özgür Özel gibi CHP içinde az sayıda çalışkan, özverili ve örgüt tarafından sevilen bir militandı.
Öyle olmasaydı hiçbir listeye girmeden tek başına PM’e aday oldu ve seçildi.
Belki de tek başına hareket ettiği için cezalandırıldı ve vekil yapılmadı.
Vekil yapılmayınca iktidar hemen yakasına yapıştı ve içeri atıldı.
Eren; iktidarın IŞİD, Nusra ve benzeri silahlı gruplarla olan ilişkisini belgelerle kanıtlamaya çalıştığı için cezalandırılıyor.
Eren uğradığı haksızlığa isyan ederek on gün önce açlık grevine başladı.
İçeri giren biri olarak Eren’i çok iyi anlıyorum.
Zamanınız bol olduğu için aklınızdan bin bir türlü konu geçer ve her şeyi sorgularsınız.
Hukuki haksızlığa uğrayan Eren aynı zamanda partisinin ve kendisini seven insanların ilgisizliğine de isyan etmiştir.
Ben içeriden çıktıktan sonra ve yargılama sürecinde benzeri bir ilgisizlik isyanı yaşamış ve bunu televizyonda anlatmış bu köşede yazmıştım.
Ben bir gazeteciyim Eren ise hem gazeteci hem de politikacı.
İçeri atıldığımda Kılıçdaroğlu benimle yakından ilgilenmiş ve beş milletvekili ziyaretime gelmişti ama Eren çok daha fazlasını hakediyor.
Ediyor ama Eren’le ilgili CHP PM Cuma günü yaptığı açıklamayla ‘ilgisini’ dile getirmiş ve açlık grevini sonlandırmasını istemişti.
İtiraf edeyim bu ‘ilgi’ beni çok heyecanlandırmıştı.
İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu bir gün önce ‘çok daha etkileyici’ bir açıklama yapmıştı.
Durakoğlu Twitter hesabından ‘Hukuksuzluğun farkındayız. Davayı izliyoruz. Açlık grevinden vazgeçmeli. Mücadele için önce yaşam...’ demişti.
Koskoca İstanbul Barosu’nun duyarlılığı bu kadardı!
Aralarında Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın da bulunduğu Halkın Hukuk Bürosu üyesi beş avukat da 24 Ocak’tan bu yana açlık grevinde.
İçeri atılan, yargılanan ve baskı altında tutulan meslektaşlarına bile sahip çıkamayan ve etkin bir şekilde savunamayan barolar acaba ne işe yarar?
Baskı altında tutulan gazetecileri, aydınları, sanatçıları sahiplenmeyen barolar bugünkü yapısıyla CHP’den farklı bir konumda değil.
Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in yanında o gün en az 50 avukat olmalıydı.
AKP’yi ziyaret eden ve oradan verdiği mesajlarla herkesi şaşkına çeviren Barolar Başkanı Metin Feyzioğlu’nu anlatmaya gerek yok.
Binlerce hakim ve savcının Fetö’cu olduğu anlaşılan ülkede yargı sistemi darmadağın edildiği bir zamanda barolar demokrasiyi sahiplenmiyor ve etkin bir şekilde savunamıyorsa herkes oturup derin derin düşünmeli.
Hukuk savunulmazsa hukuksuzluğa uğrayan demokrasi neferleri olarak bizler nasıl kavgamızı sürdüreceğiz.
Sorun çok ciddi ve endişe verici.
Demokrasi ve özgürlükler üç beş gazeteci, aydın, sanatçı, akademisyen, vekil ve muhalifin mücadelesiyle korunamaz.
Bu işler Twitter’de iki cümle ya da PM’nin kuru açıklamasıyla olmaz ve asla olmayacaktır.
CHP PM üyeleri samimi olarak Eren’i sahiplenmek isteseydiler atlar Silivri’ye giderlerdi.
Yanlarına Eren’i seven CHP’lileri de alabilirlerdi.
Onlar da ortadan kayboldu.
Neyse ki dün Maltepe’de 10 kişilik bir grup Eren için sokağa çıktı.
Mehmet Durakoğlu da 40-50 avukatla Eren’i ziyaret eder moral verebilirdi.
Eren açlık grevini sonlandırdı ama hala Silivri’de.
Baro ve Barolar Birliği Türkiye’nin neresinde olursa olsun demokrasi mücadelesi veren insanlarla etkin bir şekilde ilgilenecek özel birimler oluşturabilirdi.
Bu birimlerde görev alacak avukatlar demokrasiyi sahiplenmek zorundalar.
‘Zorundalar’ diyorum çünkü hukuku savunması gereken hukuk insanlarının korktuğu ülkelerde demokrasi ve özgürlük mücadelesi verilemez.
‘Hak-Hukuk-Adalet’ sloganıyla hiç olmaz.
Dünle beraber gitti cancağızım.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım’.
Yapmak lazım.